Paylaş
Ancak, bu çabalar benim “netice merkezli dış politika” anlayışıma katkıda bulunmuyor!
Açıkçası, Davutoğlu kâh ideolojik dış politika (ideallere/prensiplere dayanan dış politika), kâh real dış politika (dünya gerçeklerine dayanan dış politika) peşinden koşarak çok uğraşıyor ama ben ülke yararına netice aldığı sonuçları göremiyorum. Hiç görmüyorum diyemem, örneğin Suriye ile vizenin kalkmış olması netice veren hayırlı bir girişimdir ama omurgalı meselelerde hemen hiç netice alıcı adım atılamıyor.
Neden? Davutoğlu’nun ideolojik dış politika girişimleri ile reel dış politika girişimleri zaman zaman birbirinin önünü kesiyor da ondan!
* * *
Örneğin, Ermenistan ile sınırları açmak “komşularla sıfır sorun” yaşamaya yönelik bir ideolojik dış politika deneyimidir ama Azerbaycan’la ilişkiler, her ne kadar duygusal yönü de ağır bassa, Türkiye’nin enerji ihtiyaçlarına yönelik reel dış politikadır.
Daha önce de yazdım, siz hem (A), hem (B) komşunuz ile sıfır sorun denemesi yapabilirsiniz, hatta bir nebze de başarılı olabilirsiniz. Ancak, (A) ülkesi ile (B) ülkesi arasındaki sorunlar sizin denetiminiz dışındadır ve ister istemez bu sorunlar sizin (A) ve (B) ülkeleri ile doğrudan kuracağınız ilişkileri de etkiler. Dış politika çok değişkenli bir matrikstir.
Kaçamayacağınız çelişkiler eninde sonunda önünüze çıkar!
* * *
Örneğin, Ahmet Davutoğlu, Hürriyet Gazetesi’nde son dönemlerde önemli söyleşilere imza atan Cansu Çamlıbel’e yaptığı açıklamalarda Ermenistan’la imzalanan protokollerle ilgili olarak bu kadar tesadüfe inanmayacağını beyan ediyor ve şu noktaların altını çiziyor: (08.02.10)
“1) İlk önce Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nin, imzaladığımız protokollere kabul edemeyeceğimiz yorumlar getiren gerekçeli kararı geldi.
2) Ardından Aliyev ve Sarkisyan’ın Karabağ konusunda Soçi’de yaptığı son görüşmede Ermeni tarafı uzlaşmacı tutumundan geri adım attı.
3) Şimdi de ABD Kongresi’ne bu tasarı (sözde soykırım) sunuluyor. (4 Mart’ta Kongre’ye gelecek-C.Ü.) Neden şimdi gündeme geliyor? Neden kasım ayında karar alınmıyor mesela.”
* * *
Bence; Bakan’ın yukarıdaki açıklamaları ideolojik dış politika ile reel dış politika arasında sıkışan ve eninde sonunda ona buna mavi boncuk dağıtarak durumu idare etme çabasına iteklenen Türk dış politikasının hal-i pür melalini gösteren en son örnektir.
Çelişkilerin tırmandığının göstergesidir.
1) Ermenistan Anayasa Mahkemesi protokolleri olduğu gibi kabul etmiştir. Hiçbir engel çıkarmamıştır. Sadece bazı atıflarda bulunuyor. Bu atıflar son imzaya engel değil.
2) Yukarı Karabağ meselesinde Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan sıkıntılar protokolleri zerre kadar ilgilendirmez, zira protokollerde Ermenistan’ın 3. ülkeler ile ilişkileri hakkında bir atıf yer almadığı gibi Ahmet Davutoğlu protokolleri dünyanın gözü önünde imzalarken içinde Yukarı Karabağ ile ilgili olarak da hiçbir şart olmadığını pekâlâ biliyordu. Protokoller imzalandıktan sonra Azerbaycan haklı olarak tepki verince, Yukarı Karabağ meselesini Türkiye ortaya “Çevir kazı yanmasın” mantığı ile attı.
3) ABD Kongresi’ne “sözde soykırım tasarısı” her yıl bu mevsimde sunulur. Bunu Davutoğlu’nun bilmemesi imkânsızdır.
* * *
Ben de Davutoğlu’na “tesadüflere inanmamak” yerine “ona buna mavi boncuk dağıtma” siyasetinin eninde sonunda bir yerlere toslayacağını bilerek politika yapmasını tavsiye ederim. (Yarın: İran)
Paylaş