En son bir dostumu arayıp ne zaman ‘nasılsın?’ diye sordum.
Kendi soruma kendi verdiğim cevaptan kendim utandım.
Kendime ‘Sen insanlığını unutmuşsun!’ dedim.
Neden hayatı sanki içinde ‘soluk’ yokmuş gibi yaşıyorum?
Neden hayatı çok ciddi bir iş yapıyormuş edalarında koşuyorum?
Neden ‘ağır ol da molla desinler!’ sözünü bu kadar önemsemişim?
En son ne zaman kasıklarımı tuta tuta güldüm?
Ne zaman doya doya ağladım?
Ne zaman haykırarak bağırdım?
Çığlık attım, sesim kısıldı?
Bir arkadaşımı en son ne zaman sırf merak ettiğim için aradım?
* * *
Hayata soluk aldırmak!
Bana öyle geliyor ki, biz Türkler bu kavramı bilmiyoruz. Hayatı durdurup, onu sadece ‘hayat’ olduğu için yaşayamıyoruz.
Ne olur, sakın bana parasızlıktan, fukaralıktan bahsetmeyin!
Gelin kabul edin, ‘kaliteli yaşamı’ çoğumuz tanımıyoruz.
Sadece ve sadece elimiz yüreğimizde, sanki her an hayat kayıp gidecekmiş gibi yaşıyoruz.
Peki molla edasında yaşadığımız hayatı çok mu ciddiye alıyoruz, örneğin sadece üretime önem verip, keyif almayı unutuyor olabilir miyiz?
Katiyen hayır!
Hayatı kaliteli yaşayanlar, hayattan keyif alanlar aynı zamanda hayatı gerçekten ciddiye alan ve üreten insanlar!
Biz üretmeden ve dahi hayattan keyif almadan yaşıyoruz.
Toplumsal bilincimizin yüksek olduğu iddiası, paylaşmayı sevdiğimize dair menkıbeler galiba aziz Atatürk’ün ‘Türk milleti çalışkandır!’ sözü gibi olanı vurguladığımız değil gerçek olmasını arzuladığımız bir dilek.
* * *
Paylaşmayı katiyen umursamadan yaşamak, hep bir yere yetişecekmişiz gibi hissetmek, hep başkasının tavuğunu kışlamak, hep ‘anın’ dışında olmak, hep ‘ben-merkezli’ kalmak zor ama pekala becerdiğimiz bir hayat tarzı!
* * *
Ne olurdu, bazen hayatı durdurabilsek, nefeslenebilsek, etrafa bakabilsek, kendi dışımızdakilerin farkına varabilsek, birinin eksiğini ciğerimizde hissedebilsek, birini merak etsek, birini burnumuz sızlayarak özlesek!
Saatlerce bekleyip yarım saat görüşmenin, mektup beklemenin, hafta sonu buluşmasını hayal etmenin, ‘gelecek ay geleceğini’ bilmenin, aramasa da ‘sağlığı yerinde ya, mesele yok!’ diye avunmanın keyfine en son ne zaman vardınız?
En son ne zaman birini gerçekten merak ettiniz, ‘ya sağlığı bozulursa!’ diye kaygılandınız, ‘ya mutsuz olursa!’, diye dertlendiniz?
* * *
Gelin, kendinize bir iyilik yapın ve bir an olsun ‘anı’ yaşayın.
Bir an için kendiniz dışında da varlıklar olduğunu düşünün.