YARGIDA reform talebi ortak paydamız. Hemen herkes istiyor. Kimi bağımsız yargının taraflı olduğu durumlardan şikâyetçi, onlar alınacak tedbirlerle bağımsız ama taraflı yargının bağımlı (hükümete) hale gelerek başıbozukluktan kurtulacağına ve tarafsızlık kazanabileceğine inanıyor.
Benim gibi bazıları da zaten yürütmenin kıskacında yaşayan yargının reform adı altında daha beter bağımlı hale gelmesinden korkuyor. Ben bağımsız olmayan yargının tarafsız olmasının imkânsız olduğunu düşünenlerdenim. Bağımlı bir yargının tarafsız olabileceği iddiası sadece bir zırva! * * * Başbakan yargıda reformdan dem vuruyor, bu konuda yapılacak reformların referanduma götürülmesinden bahsediyor. Parti kapatmayı da zorlaştırmak istiyor. Bütün bu girişimler satıhta baktığınızda oldukça demokratik girişimler olarak gözüküyor. Ancak, “reformların” ortak bir noktası var. Anayasa Mahkemesi, HSYK, Danıştay’da temsil zenginliği yaratmak için üye sayıları artırılacak ama ilave üyeleri büyük çapta TBMM seçecek. Hatta, partilerin kapatılması kararı da TBMM’ye bırakılacak! Gerekçe de görünüşte oldukça demokratik. TBMM milli iradeyi temsil ettiğine göre yargı erkini milli iradenin şekillendirmesi çok doğal ve hatta gerekli! Milli iradeyi de Meclis’te esasen çoğunluk temsil eder. Düşünün; Türkiye’de hangi siyasi partinin kapatılacağına iktidar partisi karar verecek, iktidar partisinin seçtiği (atadığı) üyeler HSYK’da hâkim ve savcı atayacak, yine iktidar partisinin seçtiği üyeler (Anayasa Mahkemesi) iktidar partisinin çıkardığı kanunların Anayasa’ya uygunluğunu denetleyecek, gerektiğinde iktidar partisini (Yüce Divan) yargılayacak, verdiği idari kararları (Danıştay) denetleyecek. Bunun adı da “yargı reformu” olacak! * * * Yargıyı bu şekilde tamamen kendi “vesayeti” altına alacak girişimin adını “sivil vesayet” koymak ve bu girişimin zaten ülkemizde yarım yamalak işleyen demokrasiye indirilecek başka bir darbe olacağını görmemek için sadece ve sadece iktidardan geçinen yalaka veya ruhunu otokrata teslim etmiş teba olmak gerekir. Demokrasinin nasıl bir rejim olduğunu ilk mektep ağzı ile birilerine tekrar hatırlatalım. Demokrasilerde: 1) Çoğunluğun dediği olur. 2) Azınlığın hakları bakidir (ortadan kaldırılamaz). Örneğin, iktidara muazzam bir çoğunlukla (% 95) gelen bir iktidar muazzam bir azınlık (% 0.5) olan bir dinin mensuplarının ibadet hakkını elinden alamaz. Azınlığın haklarını ise “hukukun üstünlüğü” korur ve bunu garanti altına alan makam ise yargı erkidir. Bugünkü hali ile Türkiye’de yargı erkini % 47’yi temsil eden TBMM çoğunluğuna tabi tutarsanız % 53’ü dışlar ve onların haklarını garanti altına alan yargı erkini dinamitlersiniz. Hâkim ve savcıyı hükümet memuru yapmak sivil vesayet rejiminin bizzat kendisidir! (Yarın: Referandum)