DÜN "Ölüm mü, sıtma mı?" başlıklı bir yazı yazdım. Yazıda son aylarda Türkiye’de yaşanan ve yaşanmayan 18 adet gelişmeyi sıraladım. 2 ünlü davanın hem AKP’yi, hem de TSK’yı fena halde sıkıştırdığını söyledim.
Sıraladığım 18 adet gelişmeden uluslararası boyuttaki 5’ineTürkiye’deki müesses nizamın karşı olduğunu hepimizin bildiğini vurguladım. Yazımın sonu şu soru ile bitiyordu:
"Türkiye’deki her iki egemen yönetime birden ölümü gösterip her ikisini birden sıtmaya razı etmenin altyapısı hazır değil mi?"
* * *
Yaşanan belaların tümünü kendi başımıza kendimiz açmış olsak dahi, bizlerden daha akıllı birilerinin tavuğun hem etinden hem suyundan faydalanma gayreti içinde olmaları ihtimali kuvvetle mevcut.
Benim vardığım kanaat şu:
Birileri Türkiye için bölgede yeni görevler tarif ediyorlar ve bunun için Türkiye’deki birbirini yeme sendromundan yararlanarak ve taraflara "ölümü gösterip sıtmaya razı etmeyi" dayatarak Türkiye’yi yeniden formatlamaya çalışıyorlar.
Türkiye’nin yeni görevleri nedir ve ülke nasıl formatlanıyor?
Başkalarından gizlediğim bazı bilgilere dayanarak değil, akıl yürütmeyi hedefleyen analizler yapmaya çalışarak sıralıyorum.
* * *
1) Türkiye muhafazakár değerlerle, demokratik prensipleri mecz etmiş bir Ortadoğu ülkesi olmalıdır. Bunu gerçekleştirirse bölgenin başat ve lider ülkesi olabilir.
2) Ancak, bu model Batı’dan kopma modeli değildir. Tersine Türkiye Batı’ya daha fazla yaklaşmalı ve tipik bir köprü modeli oluşturmalıdır. ABD’nin menfaati AB üyesi ama muhafazakár bir Türkiye’nin yaratılmasıdır.
3) Muhafazakárlaşan Türkiye’nin laiklikten kopması beklenmemektedir. Laiklik artık Türkiye’nin genlerine sinmiştir. Amaçlanan, sert tepkili ulusalcı bir model olarak Kemalizm’in budanması ama İslam’ın her alanda yaşandığı "modern Türkiye" imajının yerleştirilmesidir.
4) Yukarıda tarif ettiğim muhafazakár ama Batı değerleri açısından modernist bir Türkiye için Milli Görüş’ten çok son 10 yıldır kendisini reforme etme konusunda büyük gayretler gösteren Gülen Cemaati modeli daha uygundur.
5) Müesses nizam olarak Kemalizm’i koruma ve kollama görevi ile hareket eden TSK’nın artık "durumdan vazife çıkarma" yetkisinin kaldırılması gerekir. Teknik donanımlı bir TSK’nın enerjisini içeriden çok dışarıda harcaması beklenmelidir.
6) 1 Mart tezkeresinden beri ABD ile soğuk ilişkiler yaşayan TSK’nın bu soğukluğu giderecek, Rusya veya Avrasya yakınlaşması gibi alternatifler aramayacak bir zihniyete tekrar kavuşturulması lazımdır.
7) Türkiye "muhafazakár demokrat" imajını güçlendirirken Ermenistan, Kıbrıs, Yunanistan vb. ile yaşadığı sorunları çözmüş olmalıdır. Güçlü bir İsrail dostu olmaya devam etmelidir. Suriye ve Filistin sorunlarına dostça ama Batı perspektifli eğilmelidir.
8) Kuzey Irak’ın hamisi olmayı kabul ve hazım etmelidir. Irak’ın bütünlüğünün korunmasına destek vermelidir.
9) İran’ı "sakinleştirmek" için özel ve barışçı bir arabuluculuk görevi icra edilmelidir. Ancak, İran "sakinleşmez" ise Türkiye olası bir sıcak ortamda ABD’nin yanında yer alacağını garanti etmelidir. 1 Mart tezkeresinin başına gelenleri ABD’de belirli kesimler hálá unutmamıştır.
* * *
Türkiye’de kim bu tekliflere nasıl bakar, bu teklifler hakkında benim görüşlerim nelerdir, yarın irdeleyeceğim.