Nasıl bir toplumuz?

MASA başında sosyolojik ahkám kesmeyi çok seven bir toplumda yaşamak çok sıkıcı. Ancak, Allah’tan son zamanlarda saha çalışmalarına önem veren ciddi insanlarımız da zuhur etmeye başladı.

Taha Erdem, Binnaz Toprak, Ersin Kalaycıoğlu, Ali Çarkoğlu, Yılmaz Esmer vb. gibi araştırmacılar, yaptıkları çeşitli saha çalışmalarıyla bana toplumumuz hakkında çok şey öğretiyorlar.

Bu arada bu araştırmacıların ulaştığı sonuçlar işine gelmeyince açıkça mızıklanan, mızıklandıkça da kara cehaleti ortalık yerlere dökülen köşe yazarları da eğlenmemize vasıta oluyorlar.

* * *

Saha araştırmaları
halkasına en son eklenen çalışma Prof. Dr. Yılmaz Esmer’in öncülüğünde gerçekleşen ve Bahçeşehir Üniversitesi ve İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla 34 ilde 1715 denekle yapılan "Radikalizm ve Aşırıcılık Araştırması".

Ben mazeretim nedeniyle çalışmanın tanıtım toplantısına katılamadım ama araştırma sonuçlarını gazetelerden takip ettim.

* * *

Araştırmaların sonuçları bilimsel metotlarla elde edilen objektif ölçümlerdir. Objektiflik her araştırmanın aynı sonuçlara ulaşmasını gerektirmez, ancak kullanılan metodolojide teklik ve genel kabul görürlük aranır.

Araştırmayı yorumlamak ise tamamen sübjektif bir olgudur ve zırvalamamak, "Bana ne, bana ne!" diye tepinmemek kaydıyla isteyen, herhangi bir saha araştırması sonucunu istediği gibi yorumlayabilir.

* * *

Bu araştırmanın sonuçları da, takip edebildiğim kadarıyla, hoşgörüsü eksik bir toplum olduğumuzu göstermesi, başkalarına güven duymadığımızı vurgulaması yönleriyle yorumlandı.

Zira, hoşgörüyü ölçmek amacıyla sorulan soruda denekler "İstemem" dedikleri komşuları şöyle sıralamıştı:

"Tanrı’ya inanmayan" (% 75), "İçki içen" (% 72), "Nikáhsız yaşayan" (% 67), "Hiçbir dine inanmayan" (% 66), "Yahudi" (% 64), "Hıristiyan" (% 52), "Aşırı sağcı/solcu" (% 48), "Amerikalı bir aile" (% 43), "Kızları şort giyen aile" (% 36), "Başka bir ırk veya renkten" (% 26).

Başkalarına güvenmeme olgusu da her araştırmada olduğu gibi "bölünme fobisi" ile ölçülüyordu.

ABD’nin "Türkiye’yi bölme" hedefine, deneklerin % 39’u "kesinlikle hedefliyor", % 47’si "hedefliyor" yanıtını veriyor.

AB’nin "Türkiye’yi bölme" hedefine, deneklerin % 28’i "kesinlikle hedefliyor", % 48’i "hedefliyor" yanıtını veriyor. (Milliyet-31.05.2009)

* * *

Bu bulguların ardından deneklerin, "Aşağıdakilerin hangisi sizin için birinci sıradadır?" sorusuna "Din" (İslam-CÜ) cevabını % 62 ile ilk sırada vermesine hiç şaşmamak gerekir!

Öğretiyi tebliğ-tebellüğ metodu ile gerçekleştiren tüm dinlerde başkalarına karşı hoşgörü eksikliği doğaldır. Ayrıca, sorgulama ve araştırma da reddedilmesi gereken kavramlardır.

Zira, dinlere göre gerçek tektir ve sadece otorite bu gerçeği bilir.

Ayrıca İslami kimlik Yahudi’yi, Hıristiyan’ı, Tanrı tanımayanı, içki içeni, şort-mayo giyeni dışlar; zira inanca göre, bizi bölen (Yahudi, Hıristiyan vb.) ve yozlaştıran (Tanrı’ya inanmayan, içki içen, açık saçık giyinen vb.) bunlardır. Benim bu araştırmaya getirdiğim genel yorum ise içe dönük:

Başkalarından korkan (bölme), başkalarının onu olumsuz etkileyebileceğine (yozlaşma) inanan insanlar özgüveni olmayan, kendi kişilik gelişimini tamamlamamış insanlardır.

(Yarın devam edeceğim.)
Yazarın Tüm Yazıları