DÜNKÜ yazımda Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın bugünün Türkiye’sini anlamaya ışık tutacak bir tespitine değindim. (Yeni Şafak, 9 Ocak 2011)
Karaman Hoca şöyle bir tasnif yapıyor: 1) Laik ve liberal demokrasi ile İslam’ın bir arada nasıl olabileceğine kafa yoranların bir kısmı: “Bu ikisi arasında uyuşma ve uzlaşma olmaz” diye karar veriyorlar. (İslami klasikler -C.Ü.) 2) Eğer böyle bir düzende (tamamen İslami olmayan -C.Ü.) yaşamak mecburiyeti varsa müminler (klasikler), inanç ve telakkilerini muhafaza ederler, uygulamayı ise imkan dahilinde yaparlar. 3) Diğer bir guruba (İslam modernistleri) göre ise ‘İslam iman, ibadet ve ahlaktan ibarettir, diğer alanlarda dinin kuralları (Kuran ve Sünnet’in açıklamaları) sürekli ve bağlayıcı değildir; siyasi, hukuki, içtimai, iktisadi, medeni... alanlarda müminler çağın gereklerine (liberal laik demokrasinin kurallarına) uyarlar ve buna İslam engel değildir. * * * Kanımca, bu tasnif üzerinden AKP’ye oy veren kitle ve AKP’nin etkin siyasileri değerlendirilirse ülkenin nereye gittiği konusunda bir yorum geliştirilebilir. Baştan belirteyim, söz konusu olan İslam yaşanan İslam’dır, Kur’an bu tartışmanın dışındadır. Yazı sadece AKP’ye oy veren geniş kitleleri irdelemektedir. Bu irdeleme katiyen AKP’ye oy vermeyenleri incelememektedir. * * * Türkiye’de hem klasik (“İslam ile liberal demokrasi uyuşmaz”), hem modernist (“İslam ile demokrasi uyuşur”) Müslümanların olduğu aşikardır. Bu kitle topyekün muhafazakâr hayat tarzını benimsemiş çoğunluğu oluşturur ve AKP’ye iktidar yolunu açan bu çoğunluktur. Bu insanlara sorulduğunda, tüm dünyada olduğu gibi, hemen herkes demokrasiyi istediğini beyan eder. Ancak, sanırım Türkiye’de demokrasinin zihin haritalarında ne kadar yer ettiği ırgalandığında, modern hayat tarzını benimseyenler dahil, insanımızın önemli bir bölümünün demokrasiyi içselleştirmediği ortaya çıkacaktır. Türk insanının dünyayı algılama paradigmaları ve ona yön veren kültüründe demokrasi/ başkalarının hakkına saygı/ diğerini kabul etmek/ kendisi gibi olmayana hoşgörü göstermek pek yoktur. Muhazakârlar açısından baktığınızda, onların kültürü büyük çapta İslam’ı algılama ile oluştuğu ve hayatı İslami paradigma ile anlamak ve yaşamak istedikleri için içselleşmiş dünyalarında demokrasi sadece kendilerinin hayat tarzını yaşama özgürlüğü olarak algılanmaktadır. “Eğer böyle bir düzende (tamamen İslam tarafından tarif edilmemiş düzen -C.Ü.) yaşamak mecburiyeti varsa müminler (klasikler -C.Ü.), inanç ve telakkilerini muhafaza ederler, uygulamayı ise imkan dahilinde yaparlar.” (Hayrettin Karaman) * * * Türkiye’de modern hayat tarzını benimseyenler uzun süre kendilerini çoğunluk zannettiler ve muhafazakâr hayat tarzını benimseyenleri devşirmeye çalıştılar. Ama onların da kültürleri en az diğerleri kadar demokrasiye kapalı idi. Sonunda dayatma sökmedi ve sanal iktidarlarını terk ettiler. Ancak benim iddiam odur ki, AKP’ye hayatiyet veren muhafazakârların içinde İslami klasikler çoğunluktur ve AKP Türkiye’de klasik müminlerin inanç ve telakkilerini muhafaza ettikleri, uygulamayı ise imkan dahilinde yaptıkları bir orta yol bularak siyaset yapmak zorundadır. Yarın İslami klasik ve İslami modernler arasına sıkışmış AKP’yi irdeleyeceğim.