17 Nisan 1993’te Turgut Özal’ı kaybettik. Aradan tam 13 yıl geçti. Özal’dan sonra birçok başbakanımız, iki de cumhurbaşkanımız oldu. Ondan sonra gelen tüm başbakan ve cumhurbaşkanlarını elimizde olmadan hep Turgut Özal ile mukayese ettik.
Son Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı da Turgut Özal ile mukayese edenlere rastladık. Ben bugün açıkça eleştirdiğim Erdoğan’a iktidar olmadan önce, mağdur döneminde sahip çıktım. Ancak, ilk günden beri onun Turgut Özal ile mukayese edilmesine hep karşı idim.
Ölümünün ardından 13 yıl geçtikten sonra bu haftayı "Turgut Özal Haftası" ilan ediyorum.
Zira bu hafta, bulduğuyla yetinen Türk milletine sadece 13 yıl önce nasıl bir dünya algılamasına sahip olduğunu hatırlatmayı bir görev bildim.
İnancım odur ki; ondan sonra gelen liderler, başta Süleyman Demirel ve en son Recep Tayyip Erdoğan da dahil olmak üzere, belki rakamlarla Türkiye’yi büyütüyorlar; ama ısrarla ve inatla Türk insanının akıl haritasını/düşünce sistematiğini küçültüyorlar.
* * *
Kanımca diğerlerinden en önemli fark:
Turgut Özal öncesi ve sonrası Türkiye’yi yöneten liderler dünyaya Türkiye’den bakarken, bir tek onun Türkiye’ye dünyadan bakmasıdır.
Bir tek o dünyayı izleyerek, analiz ederek, gidişatı takip ederek Türkiye’ye yön vermeye çalıştı. Bu gayreti sonucu da onun Türk insanına en büyük katkısı, Türk insanının o güne dek sahip olduğu dünyayı ve kendini algılama sistematiğini altüst/tersyüz etmesidir.
* * *
Turgut Özal öncesi ve maalesef şimdi tekrar; içine kapanık, ürkek, şüpheci, iktidarda olsa dahi bunu kavramaktan aciz, ufacık meseleleri mesele zanneden, ama devlete ama cemaate biat etmeyi var oluş gerekçesi addeden, birbirine dargın, gerilimi varlığının ispatı sanan ve en önemlisi edilgen bir "insan prototipi" toplumumuza egemen olmuştur.
Kendisine, ama devlet aygıtı ama cemaat tarafından "güruh" muamelesi yapıldığından, kendini benzemeye çalıştığı her kim ise aynen onun fotokopisi olarak gören "normal yurdum insanı" prototipini zamanında altüst/tersyüz ettiği için Turgut Özal, Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği en önemli liderdir.
* * *
Lideri lider yapan sadece çıkardığı müspet kanunlar, arz ettiği olanaklar ve hatta bir yerden sonra ülkenin ulaştığı ekonomik rakamlar değildir.
Lideri lider yapan özellik, yönettiği insanların zihniyetine yaptığı katkıyla ölçülür.
Menkıbeye göre Hz. İbrahim, Cenab-ı Allah ile görüştüğünde O’na öyle sualler sorar ki Allah, "Yoksa bana inanmıyor musun?" diye irdeler.
Hálá suallerine cevap arayan Hz. İbrahim de Allah’a;
- Önce aklıma yer et ki, gönlüme yerleşesin, cevabını verir.
Asıl olan, büyüğü büyük yapan, onun yönettiğinin duygu dünyasına bile zihin/akıl haritasına nüfuz ederek yerleşmesidir.
* * *
Türkiye’ye dünyadan bakan Turgut Özal, kendine en büyük gayret olarak Türk insanını dünya insanı yapmayı seçmişti.
O güne dek kendine "güruh" muamelesi yapıldığı için üzerindeki otorite her ne ise sadece ona biat ederek var olacağını sanan insanımıza kendisinin bir şahsiyet/birey olduğunu öğretme gayreti en fazla Turgut Özal’da tezahür etmiştir.
Girişken, kendi farkını fark eden, rekabete açık, dünyaya nüfuz etmeye çalışan, bilim ve teknolojiyle barışık, diğerlerinin farkını kabul eden, uzlaşmanın erdemini benimsemiş, devletin/cemaatin salt emrinde olmayı hazmedemeyen insan prototipi bu ülkede 1983-1993 yılları arasında zuhur etmişti. (Yarın devam edeceğim.)