BİRKAÇ gündür bu köşede; Türkiye’nin hukuki yapısını tamamen Kopenhag Kriterleri’ne uydursa dahi, zihin haritasını değiştirmedikçe, kulübün enindesonundaüyesi bile olsa, parçası olamayacağını yazıyorum.
Kopenhag Kriterleri şablona/ezbere değil akıl kullanma önkabulüne dayandığı halde zihin haritası ‘tek doğru’ iddiası ile ya İslamcılık ya da Jakobenlik’leşekillendirilmiş insanlarımızın; üyesi olmaya heveslendikleri veya üyesi olmamak için direndikleri ‘şey’i zerre kadar anlamadıklarını her geçen gün bir kez daha görüyorum.
* * *
Bugün muhafazakár demokrat kavramının AKP’de nasıl bir ikilem yarattığını vurgulamaya çalışacağım.
Bana göre ‘Müslüman demokrat’ deyiminden ürktükleri için AKP’lilerin siyasi jargona hediye ettikleri ‘muhafazakár demokrat’ terimi, partinin yer yer öykündüğü (AB) ile zihin haritasını şekillendiren ideoloji (İslamcı dünya algılaması) arasındaki yamuk ilişkinin en güzel örneklerinden birisi.
* * *
Bu çelişkinin ilk bariz örneği TCK’ya ‘zina suçtur’ maddesini kakalama sürecinde ortaya çıktı.
Liberal demokrat süreçte tarif edilen suç (laik hukuk) ile dini kavrayış ile şekillenen günah (ilahi hukuk) arasındaki farkı bazı AKP’liler göremediler.
* * *
AKP’de bir kanadın dünyaya hálá bir gözü ‘kalk gidelim’, diğer gözü ‘halt etme, otur oturduğun yerde’ diyen şaşının gözüyle baktığı şu haberde gizli:
‘Milli Görüş kökenli bazı AKP milletvekilleri, Kızılcahamam kampında Diyanetten Sorumlu Devlet Bakanı Aydın’a, ‘Türkiye AB’ye girince Müslümanlığımızdan vaz mı geçeceğiz?’ sorusunu yönelttiler...’ (Hürriyet-29.09.2004.)
* * *
Hayata; aldığı ilahiyatçı terbiye dışında bakamayan Ahmet Taşgetiren (Yeni Şafak-28.09.2004.) de bahsettiğim ikilemin tam ortasına düşüyor:
‘...Liberaller, kendi çizgilerini AK Parti’ye giydirmeyi düşünmek yerine, halktan oy alarak etkinlik kazanmaya yönelen ayrı bir siyasi yapılanmayı tercih etseler, belki de Türk siyasi hayatı açısından daha sağlıklı bir siyasal oluşum gerçekleşmiş olacak...’
‘...Liberal demokrat çizgi, Cem Boyner (...) ile binde 48 oy almıştı... LDP olarak (...) da binde 28... İster siyasi felsefe deyin, ister kadro, seçimlerin bir anlamı varsa, liberal çizginin Türkiye’de karşılığı buydu.’
Bir insan bir meseleyi anlamadığını bu kadar net, bu kadar duru ancak böyle anlatabilir.
Muhafazakárlığın bir yaşam biçimi, liberal demokrasinin ise bir siyasi-ekonomik rejim biçimi olduğunu, eksiği gediği ile Özal’ın da bir liberal olduğunu, Erbakan’ın da iktidardaki ilk genel kurulunda Adil Düzen safsatasından liberal demokrat ‘serbest piyasa ekonomisi’ne geçtiğini, AKP’nin oylarını liberal demokrat söylemle artırdığını, programını -söylemini değil- tamamen liberal demokrat ilkelere dayandırdığını, liberal demokrasinin Marksizm’le birlikte 200 yıllık Batı medeniyet çığrının belkemiği olduğunu, hiç ama hiç anlamamış.
Taşgetiren ağabeylerinin peşinden giden AKP’lilere soruyorum:
Sizi var eden/değiştiren felsefenin ne olduğunu henüz hazmedemediniz mi?