ÇOK değil; 1999 yılında Hürriyet’te Fethullah Gülen hakkında bir yazı yazdığımda kınanmıştım. O zamanlar Fethullah Gülen hakkında olumlu sözler söylemek, bırakın güzel sözleri, hakkında bir değerlendirme yapmak tabu idi.
Yine bu köşede 02.10.2004, 06.10.2004 ve 06.12.2004 tarihlerinde Bediüzzaman Said Nursi ve Fethullah Gülen hakkında üç yazı yazdım. Önce, okurlardan ağır eleştiriler ve abartılmış tebrikler aldım. Ardından, iki büyük gazetede bir inceleme ve Fethullah Gülen’le bir röportaj yayınlandı. İkisi de günlerce sürdü.
Bazıları, hiç haberim olmayan bu gelişmelere önayak olduğumu düşündüler.
* * *
Şimdi ne oldu, ne değişti?
Çok önemli ve değerli bir gelişme oldu!
Daha önce dine ait her şeyi yadırgayan bazı gazeteler, millete karşı hatalarını gördüler, özür diliyorlar. Milletin büyük bir kısmının indinde saygı ve sevgi toplayan bir insanı artık gündeme almak, kutlanması gereken büyük bir adımdır.
Bu gelişme, Türkiye’nin sadece hayrınadır!
Üstelik, gelişme karşılıklıdır ve değeri böylelikle kat be kat artmıştır.
Uzun röportaj sırasında Fethullah Gülen çok önemli bir söz söylüyor:
Eski dönemini kastederek mealen;
‘Bir zamanlarher şeye din gözlüğüyle baktık!’ diyor.
Bu basit cümlenin ne kadar derinlere giden bir özeleştiri olduğunu görmemek için bilmem nasıl bir akıl taşıyor olmak lazım!
* * *
- Dine ait her şeye uzak durmak!
- Her şeyi din sanmak!
İki büyük gazetemizde yayınlanan Fethullah Gülen kaynaklı yazılar, Türkiye’nin başının belası olan bu iki sapmaya aynı anda son verdiler.
İki bela birden çökmeden katiyen birisi tek başına çökemezdi. Önemle MehmetGündem röportajı, iki olumsuzu bir arada çözerek büyük bir olumlu yaratmış ve Türkiye’yi bir konuda çok rahatlatmıştır.
Olsun varsın, hálá ülkede hiçbir gerekçeye dayanmadan önyargıyı bilimsel düşünce zanneden ve Fethullah Gülen için yargısız infaza soyunan savcılar;
‘Demokratik yollardan, devlet kademelerinde kadrolaşarak, uzun vadede devletin anayasal düzenini değiştirerek şeriat esaslarına dayalı bir devlet kurmayı hedeflediği belirtilmiştir’ diyebilsinler.
Onlar artık káhir azınlıklar!
* * *
Şimdi yeni bir ödev var!
1) Başını örtmek kadın için İslami emir!
2) Ancak, türban belirli bir kitle tarafından siyasi simge/dini dayatma olarak görülüyor ve giderek bu bakış açısı dünyada genel kabul görüyor.
O halde; yeni ödev inananların başlarını, diğerlerinin korkularını gözeterek başka türlü örtmelerine önayak olmaktır.
Diğerlerinin ödevi de bu çabaya saygı göstermektir.
Bence bu konuda Emine Erdoğan Hanımefendi’ye büyük görev düşüyor.