FRANSA’yı yangın yerine çeviren serserilerin, Başbakan’ın zannının aksine ‘türban meselesi’ ile uzaktan yakından ilgileri yok. Türban yasağı onların umurunda bile değil.
Ancak bugün, dün ortaya attığım tezimi savunacağım:
‘Avrupa’da yaşananlar, (ekonomik) itilmiş ile (sosyolojik) kakılmışın aynı insanlar (Müslümanlar) olduğu gerçeği kavranmadan doğru anlaşılamaz!’
* * *
Özellikle Kıta Avrupası, uzun süredir ekonomik sorunlar içinde çaresiz kıvranıyor.
1) Avrupa’da her geçen gün üretimde verimlilik beter düşüyor. Artık sosyal devleti finanse etmek çok zor. Azalan yatırımlar, istihdam sorununu çözemiyor.
2) Üçüncü dünyadan gelen, çoğunluğu Müslüman işçiler 1960-70, hatta 80’lerde Avrupa’da refahın artışına katkıda bulundukları için, uyum yetenekleri ne kadar düşük olurlarsa olsunlar, o dönemde göze batmıyor, çok fazla tepki toplamıyorlardı.
3) Ancak, 90’larda ekonomik gelişme tersine dönmeye başlayınca ve üçüncü dünya Müslümanları dışında, Avrupa’yı Doğu Avrupalı ‘yeni göçmenler’ de istila etmeye başlayınca küçülen ekmek, vahşi bir paylaşım kavgasına yol açtı.
a) Eski göçmenler emeklilik hakkı kazanırken sosyal devleti de yerliler aleyhine küçültmeye başladılar.
b) Yeni göçmenler veya 2., 3. nesil göçmenler de küçülen ekmeğe ortak olmaya başladılar. Üstelik, onlar kaçak ve dolayısıyla daha ucuz çalıştırılmaya açıktılar.
c) 3. nesil göçmenler, sosyal devletin eğitim ayağında da yerli vatandaşların evlatlarının sandalyelerini paylaşma çabası içindeler.
4) Yaşlı Avrupa, göçmenlerin genç olduklarını görüp onlara hálá muhtaç olduğunu hissedince beter kızmaya başladı.
5) Bu tepki Sarkozy veya Merkel gibi ‘ırkçı muhafazakárlar’ yaratmaya başladı. Ortam daha da kızıştı.
6) Bu paylaşım kavgası, maalesef medeniyetler çatışmasını süratle körüklemeye başladı.
Zenci ve Müslüman Afrikalılar, AB’ye ortak olmaya kalkan Müslüman Türkler, bulundukları ülkenin kendi sosyolojik (medeniyet) koşullarına zerre kadar uyum çabasına girmeyince daha çok göze batmaya başladılar.
Yerlilerin gözünde bu unsurlar, ekmeği paylaşmaya var idiler ama medeniyeti paylaşmaya asla razı değildiler! Hatta kendi medeniyet koşullarını dayatıyorlardı.
7) Gelişmenin ‘medeniyet çatışması boyutunu’ görmek için Avrupa’da yaşayan göçmenler içinde Müslüman ve Doğu Avrupalılar arasında yaşanan etki/tepki farklarına göz atmak lazım.
a) Afrika kökenli siyah Müslümanlar, kendilerinin karşılaştığı ayrımcılığı Doğu Avrupa kökenli beyaz Hıristiyan göçmenlerin yaşamadığını iddia edeceklerdir.
b) Öte yanda, Avrupalı yerliler, işsizlik sorununu Doğu Avrupalı göçmenlerin de aynen yaşadıklarını ancak uyum sorunlarının daha düşük olduğunu, siyah Müslümanların başvurdukları yıkıcı vandalizme tevessül etmediklerini vurgulayacaklardır. (Türkler hakkında ne düşünüyorlar, henüz belirgin değil.)
Bu fark da Huntigton’u doğrulayan en çarpıcı medeniyet çatışması göstergesidir.
* * *
Ben, Fransa’daki bu vahşi gelişmeyi El Kaide ile ilişkilendiriyor ve çok ama çok önemli buluyorum.
Belki de 21. yüzyılda medeniyetlerin çatışmasında 11 Eylül’den sonraki en önemli çatışma!
Ama yine de mesele, ekonomik itilmiş-sosyolojik kakılmış meselesi.