BU köşede zaman zaman ülkenin durumuyla ilgili olarak genel resim çekerim. Manzara-i umumiyeyi tasvir etmeye çalışırım.
Bir yaz daha bitti. Bir ramazan, bir bayram daha idrak edildi. TBMM de bu süre içinde kapalı idi. Pazartesi gününden itibaren mesaiye başlayacak.
Yaz, ramazan, bayram, tatil gibi kavramların ortak paydası "rehavet"tir.
Ekim ayı ile rehavet dönemi bitiyor.
Türkiye sıkı bir çalışma dönemine girmek zorunda.
Yeni çalışma döneminde Türkiye’nin önündeki soruların bir kısmı şöyle:
* * *
ABD belki de en büyük krizini yaşıyor. Devlet piyasaya 1929’dan beri en büyük müdahaleyi yaptı. Global dünyada global mali sistemi de tetikleyen bu kriz Avrupa’yı, Rusya’yı, Hindistan’ı, Çin’i şimdiden etkiledi, mali yapıları altüst etti.
Bu krizin şu veya bu şekilde Türkiye’yi etkilememesi beklenemez. Ancak şu anda olası krizin şiddetini tahmin edemiyoruz.
Son yıllarda borsaya gelen, dolaşan yabancı sermaye ile ayakta duran Türkiye ekonomisi, eğer bu gezer tozar paralar çekilmeye başlarsa, ne yapar?
Türk bankaları ve bazı şirketler yabancı bankalardan büyük miktarlarda kredi (borç) kullanıyor. Bu paralar vaktinden önce geri çağrılırsa bu durum bankalarımızı, şirketlerimizi nasıl etkiler?
Batı ekonomisi durağan bir döneme giriyor. Bu durağan süreçte, Batı’da tüketim kısılacağı için, Türkiye’nin bu ülkelere yaptığı ihracat ne miktarda düşer? Talep kısılması üretimi,istihdamı ne miktarda sekteye uğratır?
Üretime ara verme, işçi çıkarma, iç talebin de düşmesi sarmalı içine girilir mi?
Bütün bunların toptan etkisi Türkiye ekonomisini hangi şiddette çarpar?
Bu soruların cevaplarını önümüzdeki dönemde öğreneceğiz.
Dün Türkiye-Irak-İran sınırındaki Aktütün Karakolu 5. kez basıldı. 15 fidanımızı kaybettik. Bu rakamla Aktütün’de verdiğimiz şehit sayısı 44’e ulaşmış.
Aynı karakolun 5 kez üst üste basılması, TSK açısından bir zaafı sergilemiyor mu?
Büyük miktarda teröristle saldırı yapanlar, istihbaratı nasıl atlattı?
ABD ile ortaklaşa paylaşılan istihbarata ne oldu? Yoksa, paylaşım dönemi bitti mi?
Geçen kış PKK’ya karşı büyük başarılar elde ettiğimiz söyleniyordu, yoksa PKK o kadar da büyük bir darbe yemedi mi?
Habire profesyonel ordudan bahsediliyor, ama ortada böyle bir ordu yok. Askerlik görevini ifa eden gencecik yavrularımıza nasıl bir eğitim veriliyor?
Sivil alanda ne yapılıyor? Yine geçen kış Kürtçe yayın yapacak bir TV kurulması karara bağlanmıştı, hálá bir netice yok. Bölge PKK’nın yayın organı ROJ TV’nin kuşatması altında.
Ne zaman Kürt vatandaşlarımıza biz ulaşacağız?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, makama oturur oturmaz ilk gezisini Güneydoğu’ya yapmış, büyük vaatlerde bulunmuştu. Devlet adına verilen sözlerden hangileri tutuldu? Yoksa sivil irade sadece laf üretmeye mi yarar?
* * *
Adım adım (yerel) seçim dönemine giriyoruz. Anlaşılan bu dönem yolsuzluk ve yoksulluk, seçim propagandalarının ana teması olacak. Muhalefet yolsuzlukları ortaya çıkarmada ne kadar başarılı olacak? Propaganda savaşları seçimi nasıl etkileyecek? Başbakan’ın sinirleri propagandalara ne kadar dayanacak?
Soruların cevaplarını ben bilmiyorum.
Tek bildiğim, çok sıcak bir kış yaşayacak olduğumuzdur!