TÜRKİYE’de insanlar iş üretmek yerine laf üretmeye bayılıyorlar.
Görevleri fikir üretmek olanlar da karşı fikirde oldukları kişilerin fikirlerine karşı çıkmak yerine onların ipliğini pazara çıkarmayı tercih ediyorlar. Hayatımda iktidar yalakalığının bu kadar pervasızca yaşandığı çok az dönem hatırlıyorum. Biri iktidar aleyhine bir bulgu veya görüş ortaya attığında kimlerin nasıl cevap vereceğini, hatta kullanacağı kelimeler ile önceden tahmin edebiliyorsunuz. Ona "avukatlık" görevi karşılığı hangi gazetede köşe yazarlığı, hangi TV kanalındaprogram yaptırıldığını bildiğiniz için, örneğin bir gün sonra kimin Cumhurbaşkanı’nın, kimin Başbakan’ın "hık dediciliğine!" soyunacağını sotalayabiliyorsunuz.
* * *
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ı hiç tanımam. Kendisini medyadan takip ediyorum. Sarf ettiği görüşlerin çoğuna da katılıyorum. Ama, Özcan Hoca’da beni çok rahatsız eden bir şey var. Çok konuşuyor!
Halbuki o artık fikir beyan etme durumunda olan bir akademisyen değil, bir yönetici! Yöneticinin de işi laf üretmek değil, iş üretmektir. Galiba Özcan bunun farkında değil. Kendisinde bugüne dek bir yöneticide aranan vakarı maalesef ben göremedim.
* * *
Yusuf Ziya Hoca en son çok doğru bir laf daha üretti:
"Üniversiteler paralı olsun!" dedi. 1983’Ten beri bu görüşü savunan bir kişi olduğum için sözüne çok sevindim. Zira:
i) Ekonomik teoride eğitilmiş kişinin ömür boyu yarattığı katma değerin 2/5’inin topluma, 3/5’inin kendine mal olduğu kabul edildiği için yüksek okul/üniversite eğitiminin maliyetinin 3/5’ini kendisinin karşılamasını bekleyebilirsiniz. Ekonominin sağlığı açısından bu öneri çok önemlidir.
ii) Paralı eğitimi tüm öğrenciler için "ödeme gücü ile orantılı ücretlendirebilirseniz" genel kabul gören görüşünün aksine gelir dağılımını daha adil hale getirirsiniz. Tipik bir Robin Hood mantığı ile ödeme gücü olan ailelerin çocuklarından alacağınız ücretlerle ödeme gücü olmayan ailelerin çocuklarını okutabilirsiniz.
iii) Üniversitelerin finansmanını büyük oranda ödeme gücü olan ailelere yükleyeceğiniz için devleti büyük bir yükten kurtarırsınız.
* * *
Ancak, tüm bu ekonomik saikleri hayata geçirirken sosyal bir saiki de göz ardı etmemeniz gerekir: Fırsat eşitliği!
Öyle bir sistem kurmanız gerekir ki herkes üniversiteye sadece akademik kriterlerle kabul edilsin, ücret kişi bazında teker teker sonradan karara bağlansın.
Açıkçası, kimse maddi yetersizlik nedeni ile eğitimden mahrum kalmasın!
* * *
İşte Yusuf Ziya Hoca’nın işi bu sistemi kurmaktır. Yoksa, paralı eğitim akademik dünyada 1975’lerden beri tartışılmaktadır. Bugüne dek bir sürü YÖK başkanı veya rektör bu görüşte olmuşlardır. Ancak, bahsi geçen sistemi kurmak vatandaşlarının kazanç envanterleri doğru dürüst olmayan ülkemizde çok ama çok zor olduğu için bugüne kadar hayata geçirilememiştir.
YÖK Başkanı laf üretsin, hükümet yalakaları alkış tutsun!
Hoca bugüne dek buna oynadı. Alkış almaya bayılıyor.Ama ben kendisine ürettiği laflar için sadece bir soru sormak istiyorum: Nasıl yapacaksın?
Hoca; i) türbanı nasıl serbest bırakacaksın, ii) hangi alanda hangi özgürlükleri nasıl maksimize edeceksin, iii) paralı üniversiteyi nasıl hayata geçireceksin?