RTÜK, yerel dilde (anadil) yayın yapacak televizyon kuruluşlarına yardımcı olacağını ve onları teşvik edeceğini belirtiyor. RTÜK’ü bu gayreti için candan kutluyorum.
Daha önce de yazmıştım.
"...Hükümet, Kürt realitesini tanımak istiyorsa, örneğin özel sektörün anadilde (Kürtçe) TV yayını yapmasını sadece onaylaması değil, teşvik etmesi lazım.
Bakalım ’Kürt realitesi’ Kürtçe yayınların yaşaması için ne kadar yardımcı olacak? Kürt entelektüeller nasıl bir sınav verecekler? Özel televizyonlar, ’25 milyon Kürt’ tarafından nasıl finanse edilecek ve yaşatılacak?.." (4.12.2005)
* * *
Yerel dilde TV yayınını samimi olarak destekliyorum, zira:
1) Hükümet "bireysel özgürlük ve haklar" çerçevesinde çıkardığı radikal yasalarla çok hayırlı ve cesur bir iş yaptı, "Kürt meselesi"nde çok önemli adımlar attı.
Şahsi kanıma göre, hükümetin Kürt meselesi konusunda hukuki ortamda yapabileceği ilave bir şey yoktur.
2) Ancak hükümet, çıkardığı yasaların pratikte uygulanması konusunda, özellikle Kürtlerin ağırlıklı yaşadıkları bölgelerde, sivil ve askeri bürokrasinin direnciyle karşılaşıyordu ve direnci kırmakta şimdiye dek yetersiz kaldı.
Yerel/anadilde (Kürtçe) yayını hayata geçirmek, bu direncin kırıldığını gösteren en isabetli gösterge olacaktır!
* * *
Ancak, 4 Aralık’ta yazdığım gibi özel sektör tarafından yürütülecek Kürtçe yayın, bazı iddiaların da doğruluğunun veya yanlışlığının sınanması için objektif ölçüm sağlayan çok doğru bir yöntem olacak. Bu yayınlar bize:
1) Kaç adet TV kanalının günde kaçar saat Kürtçe yayın yapabileceğini gösterecek.
2) Kürtçe dilinin derinliğinin ne seviyede olduğunu göreceğiz.
3) Kürt diline dayanan kültürel birikimin zenginlik seviyesini de ölçebileceğiz.
4) Anadilde yayın izlemek isteyen Kürt nüfusun kaba bir ölçümünü yapabileceğiz.
5) Kürtçe yayınların doğal pazar yöntemleriyle (reklamlar) ne kadar finansman sağlayabildiklerini hep birlikte tespit edeceğiz.
* * *
Benim esasen sınamak istediğim, bazı Kürt unsurların iddia ettikleri "iki milletli tek cumhuriyet" çözümünde Kürtlerin hangi seviyede "millet" olduklarını saptamaktır.
İddialar doğru ise "25 milyon Kürt vatandaşı" birkaç kanalı çok rahat besler.
Buna göre, birkaç kanalın başka hiçbir sübvansiyon (maddi destek) almadan ayakta kalabilmesi gerekir.
Öte yanda, bir milletin varlığına en doğru gösterge, kendi sahip olduğu dilin ve onun yarattığı kültürün derinliğidir.
Bu açılardan Kürtçe özel televizyon, sadece bireysel bir hakkın kullanılma imkánını sağlamıyor, aynı zamanda tıpkı bir turnusol káğıdı gibi bazı temel iddialara ve buna dayalı politika önerilerine objektif cevaplar üretiyor.
Demografik iddialara bakıldığında Kürtçe televizyonlar, yerel (şehir) televizyonların çok daha fevkinde bir yaygınlık ağı geliştirme şansına sahipler. Nerede ise milli seviyede yayın yapan TV kanallarının seyirci kapasitesiyle ölçülecek bir "potansiyel talep" sahibiler.
* * *
Ben merakla bekliyorum: Türkiye’de Kürtçe televizyon yayıncılığı ne kadar başarılı olacak? Her sorunun objektif cevabı, ancak ve ancak özgür ortamlarda verilebilir.