GEÇEN hafta 3 günlük bir dizi şeklinde yayınladığım ve ‘Kürt sorunu’nu uluslararası (Ortadoğu) boyutta ele alan yazılarımla ilgili olarak Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu aşağıda takdim ettiğim mektubu yolladı.
‘Meseleyi’ bu boyutuyla Türkiye için hayati seviyede görüyorum ve Kürt sorununun uluslararası boyutuna akıl yoran kişilerin ve hele hele siyasi liderlerin görüşlerine büyük önem veriyorum.
Erkan Mumcu’nun mektubu aşağıdadır:
* * *
‘...Öncelikle, ‘Kürt sorunu’ başlığıyla yaşanan tartışmalara ‘gerçekçi’ ve ‘akılcı’ bir yaklaşım geliştiren, konuyu analitik bakış açısıyla ele alan yazılarınızdan dolayı sizi kutlamak istiyorum. Ne yazık ki son günlerde sizinki gibi ‘dikkatli’ ve ‘sağduyulu’ yaklaşımların, günübirlik heyecan ve tepkilerle şekillenen yorumlar arasında yeterince işitilemediğini görüyoruz.
Oysa, Türkiye’nin, temel sorunlarında hep ‘refleksleriyle yönetilen’ bir ülke haline dönüştüğünü, sorunları kuşatıcı ve kapsayıcı bir bakışla anlayıp çözebilmek için bu hastalıktan kurtulmamız gerektiğini anlamalıyız.
İki aydır iktidar ve muhalefeti konuyu ortaklaşa ele almaya çağırıyoruz. Sonunda gelinen durumu görüyorsunuz.
* * *
‘Kürt sorunu’ tanımlaması yanlıştır; konunun sosyolojik boyutunu inkár etmek mümkün değildir; ama sorunu böyle tanımlamak ‘etnik temelli siyaset’in öngördüğü alanda düşünmek demektir. Siyasi iradenin bu yanlışı göremiyor oluşu, sorunu yönetme becerisinden yoksun olduğunun kanıtıdır.
Sorun yalnızca bir ‘terör sorunu’ olarak da görülemez. Bundan sonraki süreç ister terör örgütünün inisiyatifinde gelişsin, ister yeni bir inisiyatif üretsin, bölücü hareket yeni bir evreye geçmek amacındadır. Bu yeni evrede bir ‘mücadele modeli ve yaklaşımı’ geliştirmek siyasetin görevidir.
Soruna, uluslararası boyutu ihmal edilerek bakılamaz. Türkiye ‘bölgesel’ ve ‘küresel’ stratejileri doğru okumak ve yeniden ‘müzakere edebilen ülke’ pozisyonunu kazanmak zorundadır.’
* * *
Erkan Mumcu daha önce yaptığı basın toplantısında da ‘meselenin uluslararası boyutuyla ilgili olarak’ şunları söylüyor:
‘...Türkiye (1999’da ele aldığı) inisiyatifi (...) ‘kalıcı bir pozisyon’a otur(t)mak durumundadır. Türkiye’nin bölgesel politikalar geliştirebilme gücü de doğrudan buna bağlıdır. Bunun yolu da Türkiye’nin ‘uluslararası alanda müzakere eden taraf’ pozisyonuna sahip olabilmesinden geçer.
Kendi konumumuzu, bölge ülkelerinin ve uluslararası aktörlerin konumunu iyice anlamamız, derinlikli ve kapsamlı stratejiler geliştirmemiz şarttır.
Sorunun Ortadoğu’yla, modernleşmeyle, İslam Dünyası’nın bugünkü durumuyla, demokratikleşmeyle, etnik milliyetçilik ve ulusal bilinçle, bölgesel taleplerle ilişkisini doğru kavramak ve yeni yaklaşımlar geliştirmek durumundayız. GOP başlığı çevresinde yaşanan tartışmalar sorunun tanımlanmasına ve çözüm yollarının aranmasına katkıda bulunacaktır. Çözüm ‘bizim çözümümüz’ olmalıdır. Ama bu, öyle bir çözüm olmalıdır ki ‘herkesin çözümü’ haline gelsin: Bölünme olmasın. Hak ihlali olmasın. Demokrasi, hukuk, istikrar, büyüme, işbirliği, ortak pazar, katılım ekseninde bir çözüm olsun...’
Erkan Mumcu’nun uyarıları dikkate alınmak zorundadır.