15.01.2005 Cumartesi günü yazdığım yazıda sosyal demokrasinin (CHP) 21. yüzyılda işlevini sorguladım.
Özetle dedim ki:
‘Gelir dağılımında haksızlığa uğrayan kesim artık 20. yüzyılın ezilen kol emeği değildir.
Türk solu; 21. yüzyılda üretimde temel faktörün beyin emeği (teknoloji) haline geldiğini, esasen ‘beyin emeğinin’ gelirden henüz hak ettiği payı alamadığını kavramak zorundadır.
Beyin emeği kavramı da bizi ister istemez eğitimli ve 35 yaş altı profesyonel sınıfa götürür. Bu yaş grubu da ülke nüfusunun %65’idir!’
Ana tezim de solun 1980’lerden itibaren ve Turgut Özal ile başlayarak bu kesimi sağa kaptırdığıdır!
* * *
Bu önerime çeşitli tepkiler geldi ancak görüşler çelişse de ortak payda söylemek istediğimin tam olarak anlaşılmaması idi.
Ne demek istiyorum?
Ben diyorum ki, dünyanın küreselleşmesi teknolojideki muazzam gelişmenin sonucudur.
Dünyayı küçük bir köy haline getiren gelişme bizzat beyin emeğinin yarattığı akıl almaz devinimdir.
Sanayi devrimi ‘üretiminkitle halinde organizasyonu’ sayesinde kol emeğinin katma değer yaratmasına dayanıyordu ama artık kol emeğinin motor güç olma vasfı bitmiştir.
İki nedenle bitti:
1) Bizzat üretimin kendisi; kol gücünün organize edilmesi (emek yoğun) şeklinden, teknolojinin organize edilmesi (sermaye yoğun) şekle dönüştü.
Artık fabrikalar bir merkezde toplanmış vaziyette bile değiller. Ulusötesi işletmeler dünyanın çeşitli bölgelerine parça parça dağılıyorlar. Pazarlama, planlama, design, üretim artık bir merkezden yapılmıyor.
Dünyanın en büyük ayakkabı isimlerinden Nike ayakkabı üretmiyor bile, sadece spor ayakkabılarını design ediyor ve pazarlıyor.
* * *
2) Sanayi üretimi içine giren hemen her şey teknolojik vasıfları ile tarif ediliyor. Artık bir arabanın, buzdolabının, çamaşır makinesinin, telefonun, televizyonun, DVD’nin, fotoğraf makinesinin vb. evvel emirde teknolojik özellikleri öne çıkıyor.
Hatta hemen her alet 3 ayda, bilemedin 1 senede ‘geri’ ve ‘eski’ kalıyor!
Özetle; kol emeğinin katma değeri geriliyor, nitelikli beyin emeğinin (yaratıcı emeğin) katma değer payı artıyor.
* * *
Bu bağlamda devlet aygıtı da ona yüklenen tüm kutsal değerlerden soyunuyor ve basit bir işlevsel aygıt haline geliyor.
Irak’ın işgaline Washinton DC’de değil, Teksas’ta karar veriliyor. Başbakan Rusya’ya 50 politikacı-bürokrat götürüyor ama yanındaki işadamı sayısı 500-600!
Türkiye’de sosyal demokrasi kol emeğinin katma değeri düştükçe, hali ile ekonomik(gelir dağılımı, istihdam, işsizlik) söylemlerinden koptu ve rasyonalist saiklerle devletin namusunu kurtarmanın derdine kapıldı.
CHP 21. yüzyılda nitelikli emeğin (beyin gücü) haklarının peşine düşmelidir!