ARTIK iyice kanaat getirdim ki, yaşadığımız 3. dünya savaşıdır. Tipik bir yeniden paylaşım savaşı yaşıyoruz. Sadece savaşın modalitesi değişti.
Terör yeni modalitenin başaktörü haline geldi.
Hasmın üzerine sessizce ve kalleşçe taşeron katillerin gönderilmesi 3. dünya savaşının yeni modalitesidir.
* * *
Dünya, terörü yeni bir savaş yöntemi olarak keşfedince ortaya iki türlü yeni olgu çıktı:
1) Daha önceki savaşlarda cisminin farkına dahi varılmayan, devlet dışı faktörler savaşa aktif ve etkin aktörler olarak katılmaya başladılar. Küresel dünyanın üretim biçimi transnasyonel (devlet üstü) örgütlenmeyi şimdi bu mikro savaş birimleri de kullanıyorlar.
Planlama, eğitim, strateji üretimive hedef tayinini tamamen merkezi örgütleyen ama yerel ihtiyaçlara da çok duyarlı olan bu örgütlenme biçimi, örneğin Nike gibi bir ayakkabı şirketinin yöntemi olduğu kadar artık El Kaide gibi bir terör örgütünün de yapısı haline geldi.
Bu örgütlenme yapısı da daha önce fazla etkin olmayan mikro savaş birimlerini hem çok etkin, hem de çok güçlü hale getirdi.
Ayrıca bu örgüt, dünyanın en güçlü silahının da tekelini eline aldı:
Dava uğruna ölümün en kutsal yaşam biçimi olarak algılanması!
‘Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.’ (Bakara Süresi, Ayet 154.)
Maalesef; insanlığı sadece kutsayan yüce Kuran onların elinde çok güçlü bir ölüm makinesi olarak kullanılmaya başladı.
* * *
2) 3. dünya savaşında bazı devletler de hasım devletlere karşı transnasyonel terörü taşeron olarak kullanmaya, yönlendirmeye, kışkırtmaya başladılar.
Hasımlarına doğrudan saldıramayan devletler bu yöntemi kullanıyorlar.
Bu devletler Pakistan, Suudi Arabistan gibi teröre yataklık etmiş veya eden devletler, yahut terörü ideolojik nedenlerle arkadan kışkırtan veya kışkırtmış İran, Suriye, Libya gibi devletler kadar yeniden paylaşım savaşında dünyadaki enerji payını artırma veya kaybetmeme derdine düşen Almanya, Fransa, Japonya,Rusya, Çin ve hatta Hindistan gibi 21. yüzyılda çok iddialı devletler de olabilir.
* * *
Sadece şu rakamlar, ne demek istediğimi anlatacaktır:
ABD dünya ekonomik üretiminin % 26’sını yerine getiriyor. Japonya % 16, Almanya % 8, Fransa % 5 oranında katkıda bulunuyor. Gelişmiş ülkeler hep birlikte dünya ekonomik üretiminin % 77’sini karşılıyorlar ve dünya enerji tüketiminin % 48’ine hükmediyorlar.
ABD Enerji Bakanlığı’na göre, ABD ham petrol ihtiyacının % 60’ını ithalat yolu ile temin etmektedir. İthalatın % 20’si Basra Körfezi ülkelerinden sağlanmaktadır. 2025 yılı itibarıyla bu bölgeden ithalatın payı % 26’ya çıkmak zorundadır. ABD’nin ithalatı içinde OPEC üyesi ülkelerin payının da % 40’tan % 53’e çıkması gerekmektedir.
* * *
Dağınık taşlar bir araya konulduğunda bana öyle geliyor ki; bir dünya savaşı için tüm maddi şartlar, örgütler ve yeni model oluşmuş vaziyette!