‘AKP’ye ne oluyor?’ sorusu hemen herkesin zihninde. Bu soru sadece Türkiye’de değil, Türkiye’yi izleyen her türlü uluslararası ortamda da ağızlara pelesenk oldu.
* * *
17 Aralık öncesi-17 Aralık sonrası ayrımı ile; 3 Kasım 2002’den 17 Aralık 2004’e giden süreçte Türkiye ve dünyada meşruiyet sorunu yaşayan AKP hükümeti; elinde hazır bulduğu AB ve IMF reçeteleri ilehareket etti ve ağırlıklı ortalama alındığında küresel ekonomi ve liberal demokrasi umdelerine uyumlu davrandı.
Bu dönemde yaşanan ‘meşruiyet telaşı’ hükümeti büyük gayret sarf etmeye ve özverili davranmaya itti.
Hükümet, bu dönemde hak ettiği ‘takdiri’ 17 Aralık’ta pekiştirdi.
* * *
17 Aralık’tan sonra ne oldu?
Reçeteler tükendi, hükümet yoruldu ama meşruiyet de elde edildi.
Zafer çığlıkları arasında otorite zaafları doğmaya başladı.
Doğan boşlukta AKP’nin esasında bir koalisyon olduğu ortaya çıktı.
Koalisyonun, tabana ve örgüte hakim olan en güçlü ayağı Milli Görüşçüler idi ve en zayıf halkalardan liberallerin bu kadar çok öne çıkması onları rahatsız ediyordu.
Milli Görüşçüler, 17 Aralık sonrası yaptıkları tahlilde AKP’nin liberal umdeler vasıtası ile iç ve dış dünyadan alacağını (meşruiyet) aldığını, sıranın taban siyasetine (dar kadro-popülizm) geldiğine karar verdiler.
Bu saikle seslerini yükseltmeye ve hükümeti sıkıştırmaya başladılar.
* * *
Üzülerek görüyorum ki:
1) Artık AKP’de dünyayı okuma gayretleri bir kenara atılıyor, hayrıyla, şerriyle BOP’un ne anlama geldiği unutuluyor, ABD’nin dünyadaki yeri göz ardı ediliyor, ABD-AB terazisindeki dengeler dahi ölçülemiyor.
2) Tek-boyutlu Milli Görüş aklı Irak’a ‘Sünni olsun da isterse terörist olsun’ mantığı ile yaklaşıyor, Hizbullah ve El Kaide ile ortak resim vermekten kaçınmıyor, Lübnan halkını yok sayıyor, Suriye’de Başer Esad’ı iktidar zannediyor, Mısır’da ve S.Arabistan’da yapılan/yapılacak seçimleri kaale dahi almıyor, Suriye-İran-Rusya ile müttefik olma karabasanlarını hayal zannediyor.
3) Aynı tek-boyutlu zihniyet ekonomide de IMF ile işin bittiği hesaplarını yapıyor, Türkiye’nin neredeyse tümünü teşvikli (hormonlu) il olarakgörüyor, AK Enerji vasıtası ile sadece ucu gözüken ‘cukka üleşiminde sıra bize geldi’ mantığını yeniden baş tacı etme gayretlerine giriyor.
4) Rakıya-şaraba bindirilen vergilerin üretim/istihdam sarmalını parçalayacağı gibi, denge fiyatlarının tüketici aleyhine bozulması ile ak (ucuz) / kara (kanunsuz) borsanın oluşacağını hesap edemiyor.
5) Telekomda önce özelleştirme yapıyor, ardından Telekom kendi telefon görüşmelerini ve ADSL’yi (kablolu internet) ucuzlatarak özelleştirmeye katılan firmaları analarından doğduklarına pişman ediyor.
6) Yıllık enflasyonun %10 olduğu dönemde otomotive %7 vergiyi bindiriyor.
* * *
Başbakan’ı dostça uyarıyorum. Milli Görüş aklı bir işe yarasaydı, Necmettin Erbakan bu hallere düşmezdi!
Siz sade suya tirit bu aklın üzerine çıkma vaadi ile iktidar oldunuz!