Kerkük’te PKK bayrağı!

1 Mart tezkeresi ile başlayan süreçle bir yol ayrımına gelen Türkiye-ABD ilişkilerinde en çok korktuğum mesele iki ülkenin menfaatlerinin açık ve ciddi bir çelişme noktasına gelmesiydi. Galiba, öyle bir noktaya doğru hızla ilerleniyor:

Türkiye’yi haklı olarak çok rahatsız eden ‘PKK saldırıları’ ABD’nin bir türlü birincil meselesi haline gelemiyor!

* * *

Son gelişmeler Türkiye’yi derinden yaralıyor.

PKK’nın yeniden silahlara sarılan kanadı sayesinde:

1) Türkiye’de millet, ABD’ye karşı beter bileniyor..

2) Hükümet ile TSK ilişkilerinin ciddi şekilde zedelenmesine neden olacak altyapı kuruluyor.

3) Hükümet, sadece parlamento içi-dışı muhalefet indinde değil, millet indinde de ağır ithamlarla karşılaşıyor.

* * *

1 Mart tezkeresinin reddedilmesinin ardından Türkiye, ABD’nin çok önem verdiği ‘Ortadoğu politikalarında’ birincil sırada değil. Olsa, olsa ikincil sırada!

Bu ne demek?

Daha önce de yazdım; ABD Türkiye’yi Ortadoğu politikalarında en fazla güvenilir unsurlar arasında görmüyor, dolayısıyla kendi ana politikalarının Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini çok fazla hesaba katmıyor, Ortadoğu’da yeni politika geliştirmeden önce Türkiye’ye danışma ihtiyacını katiyen duymuyor.

ABD, şu ana dek Türkiye’nin PKK ile ilgili kaygılarını sadece retorik olarak ifade edilen iki diplomatik söylemle geçiştirmeye çalıştı:

1) PKK terörist bir örgüttür.

2) İtirazlarınızda muhatabınız Irak Hükümeti’dir.

ABD Türkiye’nin kaygılarını ancak ikincil sırada halledilmesi gereken bir konu olarak görüyor.

* * *

‘Terör örgütü PKK’nın (Partiya Karkeren Kurdistan-Kürdistan İşçi Partisi) Irak’taki siyasi uzantısı Demokratik Çözüm Partisi’nin Kerkük’teki bürosuna, PKK ve KKK’nın (Koma Komalén Kürdistan-Kürdistan Demokratik Konfederalizmi) bayrak ve flamalarını asmasına Ankara sert tepki gösterdi.’ (Hürriyet-02.08.05)

* * *

Bu cümle ve yanında yer alan PKK bayrağını Kerkük’te dalgalanırken gösteren resmin Türk insanı tarafından algılanış şekli çok büyük meselelere gebe!

Korkarım, taban AKP’yi süratle bir ikileme sürükleyecek ve hükümet TSK’dan gelecek ‘güvenlik mülahazaları’ ile ABD ile yeniden inşa etmeye çalıştığı ‘diplomatik mülahazalar’ arasında sıkışıp kalacak.

Öte yanda ABD; 15 Ağustos’ta Irak’ta yeni anayasanın ilan edilmesini, ardından ekimde oylanmasını ve aralıkta yapılacak genel seçimde istediği gibi bir sonuç çıkmasını birincil politikası olarak görüyor.

Bu yolda kendine en yakın unsur olarak da Kuzey Irak’taki Kürtleri görüyor ve Irak’ta Şii ve Sunniler ile uğraşırken, onları katiyen karşısına almak istemiyor.

* * *

Ben merakla şu soruya cevap arıyorum:

ABD, PKK’nın üzerine gitmeyerek, AKP’yi içeride zor duruma düşürmeyi bir politika olarak mı benimsiyor, yoksa Irak’ta büyük çapta aciz bir politika içinde mi?
Yazarın Tüm Yazıları