DÜN yazdım. Kılıçdaroğlu’nu bir fenomen haline getiren kaset değil, bizzat AKP’nin kendisidir.
Etki tepkiyi, tepki de etkiyi doğurur. Her var oluş inkârını kendi içinde oluşturur! Demokrasinin en güzel tarafı bu diyalektiğe açık olmasıdır. “Yoksulluk” ve “yolsuzluk” basit ve klişe sözlerdir ama maalesef Türkiye gibi paylaşım savaşını tamamlamamış ülkelerde iktidar kapısını onlar açar. En son kapı 2002’de AKP’ye açılmıştı. Ancak, paylaşım savaşını tamamlamamış ülkelerde mağdur maalesef iktidar olduktan sonra mağrur olmaya da başlar. Garibanlığın şaşmaz kuralıdır bu! Yolsuzluk yeni iktidarı da alır götürür. Bakın gelişmekten nasibini az almış “demokratik ülkeler”e; paylaşım savaşı tamamlanana dek devr-i devran hep kendi yeni mağrurunu yaratarak dönüyor. Mağdurlar ise hep aynı kalıyor! AKP; Deniz Baykal döneminde kendi panzehirinin olmadığı zahabına iyiden iyiye kapılmıştı. CHP’nin milletin karşısına devleti koyması ekmeğine yağ sürüyordu. Dış konjonktürün de yardımıyla, hem içeride hem dışarıda, hepten denetimsiz kaldığını düşünen bir otokrat yönetim bu kez kendisinin “ebedi şef” olduğuna iyiden iyiye inanmıştı. Ancak, ben “rakipsiz” AKP’nin mihenk taşının İran olacağını yıllardır savunuyorum. (Örnek olarak Bkz: “Cüneyt Ülsever: Türkiye’ye Ne Olacak?” - Söyleşi: Kürşat Oğuz - Hayy Kitap - Söyleyecek Sözü Kalanlar: 4 Nisan 2009) * * * Kasımpaşalı, hiç ummadığı bir anda Çankayalı’nın gidip yerine Tuncelili’nin geldiğini gördü ve o an 8 yıldır ilk kez panzehirinin zuhur etiğini hissetti. Hazmetmesi zaman alacak! Kendileri de fena yakalanan yaratıcılık yoksunu yalakalar, Başbakan için, Rennie tabletlerinin hazma karşı etki sağlayan gücünün çok uzağındalar. Başbakan onlardan medet ummasın. Kemal Kılıçdaroğlu, kendi öngörmese, ona yolu Önder Sav göstermiş olsa bile, Türkiye’de 22 Mayıs günü itibari ile bir değişimi başlatmıştır. Bu değişim illa ki iktidara yürüme değişimi değildir. Onu zaman gösterecek. Değişimin ana kodu şudur: 2007’den sonra hiçbir “dizgin”i kalmadığına her geçen gün beter inanmaya başlayan küheylanın ağzına “gem”i hiç beklemediği anda, hiç ummadığı bir küheylanın jokeyi takmıştır! CHP Kurultayı’nın Türkiye en büyük katkısı hiçbir alternatifi olmadığına inanan iktidara yanıldığını göstermesidir! 22-23 Mayıs’tan sonra: 1) Çok daha nazik bir Başbakanımız olacağına, 2) İktidarın kurmakta olduğu “sivil vesayet” rejiminin büyük çapta ikameye uğrayacağına, 3) Hükümete muhalefet edenlerin daha rahat nefes alacağına, 4) Ecelin herkes için geçerli olduğuna bu kez topyekûn bir kez daha iman edeceğimize, 5) Zaten iddianameleri her geçen gün irtifa kaybeden Ergenekon Davası’nın şimdiye dek her önüne gelene takılan paftasının büyük çapta etkinlik kaybedeceğine, 6) İktidarın işsizlik, istihdam, yatırım gibi milletin en fazla önemsediği real konulara daha yakın ilgi duyacağına, 7) Yalaka basının yutkunmaya başlayacağına, kalıbımı basarım. Küheylan en iyi performansını başka bir küheylanın nefesini ensesinde hissettiğinde gösterir! (Yarın CHP’ye önerilerimi sunacağım.)