Paylaş
Adaylığı konusunda bir süre yaşadığı tereddüt ise beni kendisi hakkında olumsuz görüşlere itmişti.
“Eyvah! Yoksa o da mı icazet bekliyor?” sorusu aklıma takıldığı an gözümün önünden Turgut Özal’ın Yıldırım Akbulut’u, Süleyman Demirel’in Hüsamettin Cindoruk’u geçmişti. Öte yanda Süleyman Demirel’e rağmen genel başkan olan Tansu Çiller’i, Turgut Özal’a rağmen seçilen Mesut Yılmaz’ı, Necmettin Erbakan’a rağmen gerçek bir lider olan Recep Tayyip Erdoğan’ı hatırlamıştım.
Liderine rağmen liderliğe soyunan muhakkak kendisi “lider” olamıyor ama liderler hep “rağmen” kategorisinden çıkıyor!
* * *
Tabii ki, CHP’ye kimin genel başkan olacağına delegesi karar verecek. Ama o genel başkanın başbakan mı, yoksa muhalefet lideri mi olacağına millet karar verecek.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu nasıl bir gelecek bekliyor, şimdiden kestiremeyiz ama CHP’yi doğru ayaklar üzerine oturtacak liderin hangi meselelerin üzerine gitmesi gerektiği konusunda bazı fikirlerim var:
1) Yeni lider CHP’yi “çağdaş parti” yapacak ama çağdaşlığı illa ki “liberallik” olarak okumak büyük hata. Yeni lider partiyi çağdaşlaştırsın ama evvel emirde “sosyal demokrat” bir parti yaratsın.
2) Zira, demokrasinin dinamiği i) büyümeye ve ii) dağıtıma verilen önceliğin diyalektiğine dayanır. Tarih gösteriyor ki, ekonomik büyüme eninde sonunda dağıtımı bozuyor, dağıtıma gösterilen aşırı hassasiyet ise büyümeye engel oluyor.
3) Dünyada büyümeyi ön plana alan partilere “sağ”, dağıtımı ön plana alan partilere “sol” deniyor.
4) Türkiye’de gereği kadar “sağ parti” var ama etkin bir “sol parti” yok.
CHP bu boşluğu doldurmak için varlığını sürdürmek zorundadır.
CHP yaptığı muhalefetin ana eksenini cumhuriyetin değerleri/devletin bekası üzerine kurmak yerine çok kötü gelir dağılımına sahip Türkiye’de ısrarla dağıtım üzerinde durmak zorundadır.
İkincisini ön plana alacak CHP birinci görevinden vazgeçecek değildir.
Bu amaçla CHP liderliği yolsuzluğa ve yoksulluğa öncelik vermek durumundadır.
* * *
Bu uğurda millete mesaj götürebilmek için de CHP:
a) Neden sadece hep “zengin muhit/semt/illerde/bölgelerde” kazanıp, “fakir/ muhit/semt/illerde/bölgelerde” kaybettiğini sorgulamalıdır.
b) AKP’nin:
i) mağdura karşı mağruru,
ii) ahaliye karşı eliti,
iii) muhafazakârlara karşı mondeni başarı ile ötekileştirdiği bir Türkiye’de neden çoğunluk tarafından mağrurun/elitin/mondenin partisi olarak algılandığını tartışmalıdır.
c) Devlet ile milleti karşı karşıya getiren ülke düzeninde millet ile devleti yaklaştırmak için önce milleti kucaklaması gerektiğini çözmelidir.
Bunun için de, İslamcı güçlerin değil ama milletin muhafazakâr değerleri ile cumhuriyetin temel ilkelerinin çelişmediğini çözmek gereklidir.
* * *
Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderlik kapasitesini ölçemiyorum. Ama i) yolsuzlukla mücadele, ii) milletle kucaklaşma konularında başarılı bir geçmişi var.
Eğer lider de olmak istiyorsa, bunun yolunun “Baykal’a rağmen”, “politbüroya rağmen” genel başkan olmaktan geçtiğini kavramak ve bunun riskini almak zorundadır!
Şimdilik görünen de buna soyunduğudur.
Paylaş