Kavuşmak güzel şey arkası ayrılık olmasa!

HER şey karşıtını içinde taşır.

Sevdiğine kavuşmak mutlulukların şahikasıdır. Ancak, her kavuşma anında ayrılığa dönüşür. Kavuştuğun an gün saymaya başlarsın.
Gençliğim nerede ise tamamen gurbette geçti. Hem de vatan ötesi, okyanus ötesi gurbet. Rahmetli anam hep hasret çekmekten şikâyet etti. Ne zaman ki İstanbul’a döndüm, 3 sene sonra Rahmet’e kavuştu. Bu sefer o gurbete gitmişti. Hem de bu kez toprak ötesi gurbet!
Belki de kavuşması olmayan tek ayrılık.
* * *
Herhalde, annem “Çocuklarından bulasın!” diye beddua etmiş ki, iki oğlum da liseyi bitirince evden uçtular. Gidiş o gidiş!
İkisi de vatan ötesi gurbette seneler geçirdiler. Birisi döndü. Şimdi başka şehirde ama vatan toprakları içinde. Küçüğü gurbete fena alıştı. Senelerdir okyanus ötesi gurbette.
Okyanus ötesi gurbetteki ile senede bir-iki kez bir araya geliriz.
* * *
Kavuşma ihtimali belirdiği andan itibaren içimi “kavuşma ihtimalinin önlenemez heyecanı” sarar. Oğlumla telefonda “Kavuşmamıza şu kadar zaman kaldı” diye gün sayarız.
Gün gelir kavuşuruz. Kavuşma oğlanın memleketinde ise yolculuk elim yüreğimde geçer. Hoş o geliyorsa, “Uçak salimen inecek mi!” diye kurarken yine elim yüreğimdedir. Karımla yolda kapışmadan yapamayız. O yolculuk sırasında her fırsatta vıdı vıdı etmemden bıkar, şikâyet eder.
Ben, ağız tadı ile yol boyunca endişelerime endişe katmaya bayılırım.
Bekâr oğlanın evini çok pis olduğu gerekçesi ile Neriman günlerce paklar. Eve yeni eşyalar alınır. Vasıl olduğumuz günden üç gün sonra eve yerleşiriz. Zaten, tatili kısa olduğu için üç gün sonra da Neriman görevinin başına döner.
* * *
Eren işten dönüp de baş başa kalınca, akşamları kaynatırız. Ben geçmişten laf açmaya bayılırım. “Keşke şöyle değil de böyle yapsaydık!” diye sohbet kurmak çok hoşuma gider. Oğlum bir müddet dinler, sonra sıkılır. “Sökülmüş gömleğin davası olmaz” mealli bir laf eder. Beni bugüne çağırır. Dünle kavga etmekten, yarına endişe duymaktan kurtulamayan ruhum bir türlü “an” içinde eriyip huzuru yakalayamaz. Ne zaman aklım “an”a uzanır, laf tükenmiş, gün devrilmiştir.
Ama yatağa girdiğimde ağzımda oğlumla sohbet etmiş olmanın rayihası vardır.
* * *
Bir de bakarım, şu kadar gün aşılıp geçilmiş, ayrılık vakti kapıya bilmem kaçıncı kez dayanmıştır. İçimi yeniden bir hüzün kaplar.
O “an”ın geleceğini ve havaalanının “yolcu giriş” kapısında utancımdan doyamadan yarım yamalak sarılacağımı, kapıda ona son bir kez daha bakacağımı, sonra onu kalabalık arasında yitireceğimi çok iyi bilirim. O sahneyi defalarca yaşamışımdır.
Sağ elimi yumruk yapacağım ve sol elimle gözlüğümü alnıma doğru kaldırıp gözlerimi sağ elimin tersi ile sileceğim. Sonra da ana öğretisi, “Allah hep böyle ayrılık versin!” deyip kendimi avutacağım.
* * *
Sevdiğine kavuşmak çok güzel.
Ardından ayrılık gelmese!
Yazarın Tüm Yazıları