İslami klasikler ile İslami modernistler arasında sıkışmış hükümet
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
ÜÇÜNCÜ gününde Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın Müslümanlar hakkında yaptığı tasnif üzerinden Türkiye’yi ve Hükümet’i irdelemeye devam ediyorum.
Kabaca ve mealen diyor ki Karaman: Muhafazakâr hayat tarzını benimsemiş kesimler arasında: i) İslam ile laiklik ve liberal demokrasinin uyuşmadığını düşünen İslami klasikler ve ii) İslam ile laiklik ve liberal demokrasinin uyuştuğunu düşünen İslami modernistler var. Bence en önemli saptaması ise şu şekilde ifade edilebilir: Tamamen İslami olmayan bir düzende yaşamak mecburiyeti varsa İslami klasikler inanç ve telakkilerini muhafaza ederler, uygulamayı ise imkân dahilinde yaparlar. * * * Dün şu saptamayı yaptım: Muhafazakâr hayat tarzını benimseyenler Türkiye’de çoğunluktur. Aralarında hem İslami klasikler hem de İslami modernistler vardır ama İslami klasikler de muhafazakârlar arasında çoğunluktur. Muhafazakârlar açısından baktığınızda, onların kültürü büyük çapta İslami algılama ile oluştuğu ve hayatı İslami paradigma ile anlamak ve yaşamak istedikleri için içselleşmiş dünyalarında demokrasi sadece kendilerinin hayat tarzını yaşama özgürlüğü olarak algılanmaktadır. Demokratik ve laik bir ülkede ise onlar inanç ve telakkilerini içlerinde tutarlar, uygulamayı imkân dahilinde yaparlar. * * * Kanımca, yukarıda ve önceki iki yazımda analiz etmeye çalıştığım muhafazakârlar AKP’yi iki dönemdir (büyük ihtimalle üçüncü dönemde de) iktidar yapıyor. AKP iktidarı da: 1) Gerek içsel, gerek dışsal etkileşim sonucu; önemle kendisine biçilen uluslararası rolü gereği gibi oynayabilmek için İslami modernist görüntü vermeye büyük özen gösteriyor. Böylelikle, hem Batı ile Ortadoğu arasında köprü rolünü oynuyor, hem muhafazakâr sermayeyi, Erbakan’ın içine düştüğü yanlışı yapmayarak, yanına alıyor, hem de modern hayat tarzını benimseyenleri çok fazla endişelendirmemeye çalışıyor. * * * 2) Ancak, AKP muhafazakâr oylar arasında da İslami klasiklerin çoğunluk olduğunu biliyor. Üstelik, onların kesin riayet ettiği biat kültürü Başbakan’ın tarz-ı siyasetine muazzam bir meşruiyet kazandırıyor. Hükümet bu çoğunluğa da: i) Demokrasiden kastının muhafazakâr hayat tarzını yaşama özgürlüğü olduğu algılaması yaratmaya çalışıyor. ii) Kendisini askeri vesayete (derin devlet) karşı panzehir olarak göstererek bazı entellerin yandaşlığını kazanıyor. (Onları ayrıca statü ve maddi açıdan desteklemesi ayrı bir fasıl.) iii) Ancak en zor görevi, tamamen İslami olmayan bir düzende yaşamak mecburiyeti olduğu için, inanç ve telakkilerini muhafaza etmek, uygulamayı ise (şimdilik) imkân dahilinde yapmaları için ikna etmeye çalışıyor. * * * Bir ip üstünde üç topu sürekli havaya atıp, üçünü de devamlı tutmak zorunda olan bir cambaz gibi Hükümet bir yandan ileri demokrasiden dem vuruyor, diğer yandan türban ve imam hatiplilerin haklarını pompalıyor, bir yandan Yeni Osmanlı’yı oynayıp, diğer yandan bunu inkâr ediyor, bir yandan Ortadoğu’da Şamgen’i hedef gösterip, diğer tarafta Schengen’e bağlılığını ilan ediyor, bir yandan heykelleri “ucube” ilan edip, diğer yanda Alevi veya Çingene açılımı yapıyor! İslami klasikler de zamanı gelince rüyalarını gerçekleştirecek Yeni Osmanlı düzeninde ve Başkanlık sistemi altında inanç ve telakkilerini tamamen uygulayacakları günü bekliyorlar.