DÜN belirttim: Geçen hafta Washington D.C.’de Amerikalı bürokrat ve analistlerin, çeşitli ülkelerden akademisyenlerin ve diplomatların katıldığı ‘Türkiye ve AB Dışındaki Komşuları’ başlıklı bir toplantıya/beyin fırtınasına katıldım.
Toplantıda ileri sürülen kişisel görüşleri aktarmaya bugün de devam ediyorum:
* * *
İRAN:
Bazı uzmanlar Türkiye’nin yakın tarihinde ilk kez ‘düşmansız’ kaldığını vurguluyorlar ve bu başarının AKP Hükümeti’nin uyguladığı ‘çok kutuplu’ (‘stratejik derinlik’-C.Ü.) dış politikaya bağlı olduğunu düşünüyorlar.
Bu bağlamda, Türkiye bir yandan Kafkaslar’da etkisizleşirken, diğer yönde Rusya ile en sıcak günlerini yaşıyor. Suriye ile de tarihinde en fazla yakınlaştığı bir döneme girmiş vaziyette.
Toplantıya katılan İran uzmanları da, İran açısından, Türkiye’nin Ortadoğu’da tek ‘gerçek devlet’ kabul edildiğini ve eski ideolojik bakış açısının terk edilerek, son dönemde ‘Türkiye-İran ilişkileri’nin İran tarafından pragmatik bir gözle algılanmaya çalışıldığını söylüyorlar.
Bu yaklaşım da Türkiye ile İran arasında bir çatışma çıkmasını hemen hemen imkansız hale getiriyor. Ancak, İranlı akademisyen, İran’a göre Türkiye; kültürel güven boşluğunu (Batı-Doğu arasında sıkışan) aşamayan, eliti ile milleti arasında muazzam farklılığın bulunduğu, Atatürk laikliğinin hálá hazmedilemediği bir ülke.
Bu faktörler, İran açısından, Türkiye’nin olası istikrarsızlık kaynakları!
* * *
Pragmatik bir yaklaşımla Türkiye’nin kendi gerçeklerini anlamaya çalışan İran, Türkiye ile aşağıdaki başlıklarda da uyuşmazlık yaşıyor:
1) Türkiye eninde sonunda ABD’nin dümen suyunda gidecek bir ABD müttefiki.
2) 1996’dan beri İsrail’le geliştirilen stratejik işbirlikleri İran’ı çok rahatsız ediyor.
3) İran ile Türkiye; Irak’ın ‘toprak bütünlüğü’ konusunda hemfikirler ve özellikle olası bağımsız Kürdistan gelişmesi konusunda birlikte tedirginler ama İran, Irak’taki bir iç çatışmada (kendisi Şiileri desteklerken -C.Ü.) Türkiye’nin de Sunnileri destekleyeceğini düşünüyor.
4) Türkiye, İran içinde gizliden gizliye Mücahidin gibi muhalifleri de destekliyor, İran-Azerbaycanı’nın bağımsızlığına örtülü destek veriyor.
5) İran’ın nükleer güç geliştirme çabalarına Türkiye de ABD ve İsrail gibi ‘şüphe’ ile bakıyor ve eline fırsat geçerse bu çalışmalara engel olmak için ABD ve İsrail ile birlikte hareket edebilir.
Eylül başında New York’taki BM toplantısında İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ‘İran’ın nükleer güç geliştirme çalışmalarını diğer Müslüman ülkeler ile paylaşma’ çağrısında ülke adı vermemiş ama aklında açıkça Türkiye varmış.
Bu çağrıya olumlu cevap vermeyen Türkiye, İran’a göre, bu alanda ‘İran karşıtı tavrını’ bir kez daha ortaya koymuş.
* * *
İranlı akademisyen, tüm bu uyuşmazlıklara rağmen, ‘pragmatik yaklaşım sürecinin’ Türkiye ile İran arasında açık bir çatışma çıkmasını engelleyeceğini düşünüyor.
Ancak, bir tek konuda tereddüdü var:
İran Azerbaycan’ı!
İran sınırları içinde kalan Azerilerin bağımsızlık kazanması için Türkiye gayret sarf edebilir ve bu ısrar Türkiye-İran çatışmasına yol açabilir!
(Yarın ABD’li yetkililerin Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl gördüklerini irdeleyeceğim.)