DÜN Irak’ta son 2 yıldır yaşanan gelişmeleri özetleyen gazete alıntıları yaptım.
Ben 1 Mart tezkeresinden beri ‘Türkiye’nin önleyemediği, engel olamadığı ama hemen dibinde çığırından çıkan savaşa kendine sıçramadan aktif olarak müdahale etmek zorundadır’ tezini bıkmadan ve usanmadan ifade ediyorum.
Irak’ta ‘kör göz parmağına’ iç savaş maalesef çıktı ve çapsız ABD askerleri beklendiği gibi denetimi iyice elden kaçırdılar.
* * *
Benim savunduğum görüşe göre:
‘1) Irak’ın toprak bütünlüğü Türkiye, Kuzey Irak ve ABD’nin ortak çıkarıdır.
2) İran ve El Kaide’nin bölgede güçlenmesi, tüm Arap aleminin aleyhinedir.
3) İç savaş, Avrupa (petrol) ve İsrail’i de büyük çapta olumsuz
etkileyecektir.
4) O halde Türkiye; Mısır, Fas, Cezayir ve benzer Müslüman ülkelerin ortak
harekátına liderlik etmelidir! NATO’yu da bölgeye davet etmelidir!
5) ABD çoktan pes etti, böyle bir yardıma ‘hayır!’ diyemez. Türkiye bu şekilde kurulacak geniş bir koalisyona liderlik etmek istediğini ivedilikle tüm dünyaya ilan etmelidir.
6) Irak’ta anayasa oylaması ancak böyle bir koalisyon kurulup, koalisyonun askeri birlikleri ‘Irak’ın toprak bütünlüğünü’ korumak amacıyla Irak’a girdikten sonra yapılmalıdır. Gerekirse referandum için 15 Ekim tarihi ertelenebilir.
7) Koalisyon birlikleri, Irak’ın toprak bütünlüğü için sadece garantör olarak kalmamalı, Irak vatandaşlarının asker ve polis olarak eğitimini de üstlenmelidir.
8) Tıpkı 1 Mart Tezkeresi öncesi yapılan anlaşmalarda olduğu gibi, Türkiye Kuzey Irak’ta PKK bölgelerinde serbest harekát yapabilmelidir!’ (Hürriyet-4
Eylül 2005)
* * *
Nihayet Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da ifade ve teklif ediyor ki:
‘Irak’ın sıkıntısı ortada, düzenli bir ordusu ve polis gücü yok. İster istemez ABD ve koalisyon güçleri kendisine yardımcı olmalı. Eğer uluslararası teröre karşı ortak mücadele verilecekse, Afganistan’da aynı şekilde bu süreç isletilmişse, kaldı ki biz orada ISAF’ın iki kez komutasını ele aldık, buna benzer bir sürecin Irak’ta da işletilmesi lazım. PKK terör örgütünü Irak’ta kabul edip buna müdahale etmemek, bu sürece gölge düşürür.
Bizim beklentilerimiz devam ediyor ama henüz somut adımlar atılmamıştır.’
(Hürriyet-18 Eylül 2005)
* * *
Memnuniyetle görüyorum ki, nihayet Başbakan ülkeyi ve partisini saran hurafelerin dışına çıkıp, Türkiye’nin milli çıkarlarını ön plana çıkaran riskli ama kaçınılmaz bir teklifi ilgili taraflara sunuyor. Ülkeyi yönetenlerin zaman zaman popüler ön-kabullerin dışına çıkıp, kendilerini riske atmak uğruna bazı zorunlu kararlar alma mecburiyetleri vardır.
* * *
Türkiye adına akıl yoranlar şu gerçeklerle yüzleşmek zorundadırlar:
1) Türkiye’nin Kuzey Irak’a müdahalesi ABD’nin değil, kendi çıkarları içindir.
2) Irak’ta iç savaş ilan eden unsurlar, aralarında işgale karşı koyan millici unsurlar olmasına rağmen, hakim unsur olarak (El Kaide) bağımsızlık savası değil, ideolojik savaş yapmaktadırlar.
3) Zaten iç savaş ABD’ye karşı değil, Şiilere karşı ilan edilmiştir.
4) Bu hali ile ABD Irak’tan çıksa dahi, Irak’ta artık iç savaş devam edecektir.
5) İdeolojik iç savaş eninde sonunda Türkiye’ye de bulaşacaktır.