1) Seçimlere katılım, oran henüz tam tespit edilemese de, Türkiye’nin tahmininin üzerinde olmuştur. Hatta, Sunnilerin katılımı da beklenenin üzerindedir.
2) Seçimlere yüksek oranda katılım Irak halkının El Kaide irtibatlı Zarkavi liderliğindeki İslamcı teröre teslim olmadığının göstergesidir. Bu durum sadece Batı’da değil, İran, Suriye ve Mısır gibi komşu ülkelerde de sevinçle karşılanmıştır.
3) Bugün Kerkük meselesinde şiddetli tepki veren AKP Hükümeti ve TSK 1 Mart 2003 tarihli tezkereyi, şimdi unutturmaya çalışsa da, aksine söz verdiği halde reddettiğinde kendi eliile:
i) ortak anlaşmaya rağmen, Irak Savaşı’nda aktif rol almayı kabul etmemiş,
ii) ABD’yi Kürtlerle ittifaka itmiştir.
Şimdi koparılan gürültü bu gerçekleri ortadan kaldırmaz!
* * *
Ben son zamanlarda Türkiye’nin kendi kendisini tek boyutlu ve sonuç alınamayacak bir Irak politikasına doğru hızla ittiğini görüyorum.
Tek boyutlu olmanın ötesinde menfaatlerin ortak dengesini aramaktan da uzak ve salt ben merkezli yapılan çıkışlar inatla sürdürülürse, korkarım bir kez daha kırmızı çizgiler birileri tarafından çizilecektir.
Barzani’nin popülist ve seçim yatırımına dönük hesapsız çıkışlarına sert tepki veren ve Barzani’yi hak ettiği önemin üzerine taşıyan politikalar bana Türkiye’nin yine dar kalıplar içinde hareket etmeye çalıştığı duygusunu vermektedir.
Nedir Türkiye’nin Kerkük kaygısı?
Eğer, Kerkük ‘otonom’ yapısını yitirir ve bir Kürt şehri olarak kabul edilirse, ekonomik gücü mislisi ile artacak ve Kürtler giderek bizim Güneydoğumuzu da içeren bağımsız bir devlet kurmak isteyeceklerdir!
Bence kaygı katiyen yanlış değil!
Onlar açısından bir hak gibi gözüken bu talep bizim menfaatlerimiz ile çeliştiği için bu durumu kabul etmemiz hiç ama hiç kolay değil!
Ancak, doğru kaygılarla izlediğimiz politikamızı bir kez daha yanlış stratejiler üzerine oturtuyoruz!
Meseleyi tek boyutlu ele alıyor ve sadece Türkmen dostlarımızın haklarının korunması olarak algıladığımızı vurguluyoruz.
* * *
Kerkük için 1 Mart’ta kendi elimizle ittiğimiz ortak otonom idare kurulması teklifini şimdi biz ileri sürerken, Irak’taki diğer menfaat ilişkilerini de irdeleyelim:
Kerkük ile ilgili karar 30 Ocak seçimleri sonrası kurulacak meclisin hazırlayacağı ve oylanacak Anayasa sonrası belli olacak.
Sorular şunlar:
Irak dünya petrol rezervinin %10’una sahip. Ancak, 2003 yılı sonu itibarıyla dünya petrol üretiminin ancak %1.8’ini gerçekleştiriyordu.
1) Dünyada S. Arabistan (%22.9) ve İran’dan (%11.4) sonra en büyük oranda (ispat edilmiş) petrol rezervine sahip bir ülkede Kerkük (Irak petrolünün %7.5’una sahip) gibi petrol için kilit bir şehri diğer unsurlar Kürtlere bırakırlar mı?
2) Her şeyin ötesinde Irak nüfusunun %65’ine sahip Şiiler Kuzey Irak petrolünü (Irak’ın %20’i petrolü) nüfusun %20’sine sahip Kürtlere teslim etmek üzere Anayasa için oy kullanırlar mı?
3) Dünya petrolünün %10’una ve yeryüzüne en yakın petrolüne sahip bir ülkenin bölünmesi ve böylece denetiminin iyice zorlaşmasına ABD razı olur mu?
Irak bölünmeden Kerkük Kürtlere kalmaz, Irak’ın bölünmemesi de Türkiye’nin çok boyutlu politikalarına bağlıdır!