2009 yılı, Irak için kader yılı olacak. Ancak, kaderi büyük çapta kasım ayında ABD’de yapılacak başkanlık seçimleri belirleyecek.
Gözüken odur ki, başkanlık seçimi Cumhuriyetçi McCain ile Demokrat Obama arasında geçecek.
Görüşlerine büyük değer verdiğim Ömer Taşpınar, Washington’dan yazdığı yazısında ("Obamania ve Ankara"-Sabah-02.06.08) seçimlerde Obama’ya daha fazla şans tanıyor ve her iki adayın Irak’a bakışlarını şöyle özetliyor:
"...McCain, Irak konusunda Bush yönetimiyle bütünüyle aynı çizgide.
Amerika’nın gerekirse daha onyıllarca Irak’ta kalmasını savun(uyor)...(Ancak) AK Parti (...) McCain’i tercih ediyor gibi gözüküyor.
Bu durum herhalde McCain’in Irak politikası ile ilgili. Türkiye, ABD’nin Irak’tan apar topar çekilmesini istemiyor.
Ankara, Amerika’nın Irak’tan çekilmesi durumunda olası bir Şii-Sünni iç savaşından veya Kürtlerin kendi bölgelerinde bağımsızlık yönünde adım atmasından çekiniyor.
Öte yandan Ankara’nın farkında olmadığı konu şu: Obama kesinlikle Irak’tan hemen çekilme taraftarı değil.
Tam tersine Obama, Amerikan halkına sürekli olarak şu güvenceyi veriyor: 'Irak’tan çıkarken, oraya girerken yapılan hatayı tekrarlayıp aceleci davranmayacağız’..."
* * *
Ben uzaktan bakınca hem Obama’nın, hem de Clinton’ın, daha doğrusu Demokratların somut bir "Irak politikaları" olduğu kanısına ulaşamıyorum.
Tabii ki, Irak’ta Amerikalıları batağa saplayan Cumhuriyetçiler karşısında Demokratlar,"Irak’tan çekilmeyi" savunacaklar.
Irak Savaşı’ndan gına getiren ABD halkının oyunu alabilmek için böyle konuşmak şart.
Eğer Obama, Irak’tan çekilirken "aceleci davranmayacak" ise zaten Cumhuriyetçiler de aynı şeyi söylüyorlar.
Onlara sorarsanız ilelebet Irak’ta kalmayacaklar, tedricen yönetimi Iraklılara devredecekler.
Bana öyle geliyor ki, hem Demokratlar, hem Cumhuriyetçiler aynı şeyi söylüyorlar.
Zira, ABD Irak’tan yanlış zaman ve hiçbir altyapı kurmadan çekilirse Irak’ta öyle bir yangın çıkabilir ki tüm Ortadoğu ateş altında kalabilir.
Foreign Affairs Dergisi’nin Mayıs-Haziran 2008 sayısında Irak konusunda ilginç bir analiz var.
Steven Simon, "Büyük Hamlenin Bedeli: ABD Stratejileri Irak’ın Ölümünü Nasıl Hızlandırıyor" (The Price of Surge: How U.S.Strategy is Hastening Iraq’s Demise) başlıklı makalesinde ABD’nin çeşitli Sünni ve Şii aşiretleri/kabileleri kullanarak El Kaide’ye darbe vurmasının sanki Irak’ta denetimi ele geçiriyormuş gibi pazarlandığını, ama tam tersine her an birbirinin gırtlağına sarılmaya hazır aşiretlerin güçlenmesinin esasında Irak’ın bölünmesini hızlandırmak için yapılabilecek en iyi iş olduğunu yazıyor.
* * *
ABD, yılbaşında yayınlanan "Irak Raporu"nun ardından Irak’tan asker çekme veya Irak’a daha fazla asker yollama seçenekleri karşısında bir süre bocalamış, sonunda daha fazla asker göndermeye karar vermişti.
Ayrıca, Sünni aşiretlerin El Kaide ile işbirliği yapmaktan vazgeçmeleri ve tersine ABD ile işbirliği yaparak El Kaide’ye karşı savaş vermeleri sağlanmıştı.
Büyük Hamle adı verilen bu girişimle 5 yıllık Irak Savaşı’nda kayıplar en aza indirilmiş, hatta bazıları iç savaşın bittiğini ilan etmişti.
Büyük hamle sırasında aşiretlere büyük paralar ve çok sayıda modern silahlar verildi.
Steven Simon, aşiretleri güçlendiren politikaları zamanında İngilizlerin de uyguladığını, ama bu politikaların hiçbir zaman bölgeye düzen getirmediğini vurguluyor.
ABD şimdi aynı hatayı yeniden yapıyor.
Steven Simon’a göre, ABD kısa sürede komşuları ve Avrupalıları devreye sokmalı ve yeni dalga aşiretler sorunu çözülmeden bölge terk edilmemeli!