DÜN ifade ettim: ‘Bana göre; bugün itibarıyla ABD yönetiminin Irak’ta saplandığı batakta hálá bu kadar ısrarlı olması Irak’ı artık bir iç savaşa sürüklüyor.’
Kaygımın bir nedeni, anayasanın çağdaş, liberal demokrat unsurlardan yoksun oluşu. Bireysel haklar üzerine inşa edilmeyen; herhangi bir dine, ırka, aşirete mensup insanlara ayrıcalıklı haklar tanıyan anayasalar düzen ve dirlik kurucu değil, bölücü unsurları kışkırtıcı olurlar.
Bugün vazedilen anayasa, İslam’a dayanan teokratik bir yönetimin altyapısını kurmakta, demokratik hakların bir kısmını reddetmekte ve yer yer insan hakları değerlerini inkár etmekte, her türlü yargı erkine mollaları sokmakta ve yasamayı ‘dinle çelişmeme’ göreviyle kısıtlayarak şeriatı körüklemekte ve böylece kadın haklarını ve eşit vatandaş kavramlarınıbaltalamaktadır.
* * *
Ancak anayasanın esas bölücü yönü; tüm etnik grupların haklarını koruma iddiasıyla ortaya çıkmasına rağmen, başkaldırının en güçlü olduğu bölgelerde yaşayan Sünnileri anayasa tartışmaları sürecinden dışlamış olmasıdır.
Zaten Anayasa Komisyonu’na en başında sadece 2 Sünni atanmıştı, rakam sonradan 15’e çıktı. Anayasa Komisyonu’nda oybirliği aranacağı da söyleniyordu.
Ancak, Sünnilerin Anayasa Komisyonu’nu tıkadığını gören diğer Iraklı unsurlar, onları dışladılar ve anayasa taslağının son şeklini Sünnilere son gün verdiler. Sünniler 20 maddeye karşı çıkmalarına rağmen komisyon bu itirazları kaale almadı ve taslağı Meclis’e yolladı. Meclis, taslağı kendi içinde oylamadı ve 15 Ekim’de referanduma sunacak. Anayasa üç eyalette 2/3 çoğunlukla reddedilirse düşecek.
Irak’ta Geçici Koalisyon Yönetimi’nin danışmanlığını yapan hukuk profesörü Noah Feldman da Sünnilerin dışlanması konusunda aşağıdaki uyarıyı yapıyor:
‘...Ne yazık ki pazarlıklar son aşamasına gelirken federalizm tartışmasına yeni bir sorun musallat oldu. En büyük iki Şii partisinden Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi’nin lideri Abdülaziz el-Hekim, Irak’ın 18 eyaletine, Kürt kuzeyin bütün özyönetim imtiyazlarıyla birlikte, kendi bölgeleri içinde birleşme imkánı verilmesi gerektiği konusunda ısrarcı oldu. Güneydeki Şii ağırlıklı dokuz eyalete petrol gelirlerinin dağıtımı konusunda daha fazla avantaj sağlama niyeti söz konusuydu. Şiilerin bir mega-bölge talebiyle ilgili asıl sorun, ülkenin petrolden yoksun Sünni merkezi için anlamının ne olduğu(dur): Bir bölünme durumunda, ülkenin (Sünni) orta kısmını petrolsüz ve desteksiz bırakacak.’ (Radikal: ‘Sünnilere Ödün Verilsin.’-31.08.2005)
* * *
Görünen odur ki; Ebu Musab el-Zerkavi yönetimindeki El Kaide militanları anayasa referandumunu cihada çevirecekler ve Sünni kitleler üzerindeki etkinliklerini şimdi daha da artıracaklar. Hele hele iddialar doğru çıkar ve Sünni bölgelerdeki anayasa oylamasını etkilemek için Sünni eyaletlere Şiiler nüfus yüklemesi yapmaya kalkarlarsa şiddet beter azıtacaktır.
Bu arada kendileriyle hemen hemen aynı oranda nüfusu paylaşan Kürtlerin isteklerinin hemen hemen hepsini almış olmaları, Sünnileri iyice çileden çıkarmakta. Sünniler hem Şiiler, hem de Kürtlerle mücadele edecekler.
* * *
Bütün bu şartlar altında Türkiye’nin ne yapması gerektiğine dair önerilerimi pazar günkü yazımda takdim edeceğim.