İmzasının arkasında durmayan devlet olur mu?

04.10.2009 Pazar günü Hürriyet’te yayınlanan bir haber çok garibime gitti. Haber “Karabağ olmadan olmaz” başlığını taşıyordu ve Ankara mahreçli, Uğur Ergan’a ait bir haberdi.

Haberin Devamı

Haber Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve iki ülke dışişleri bakanlarıyla birlikte Nahçıvan’da yaptığı dörtlü zirve ile ilgiliydi.

Haberin omurgasını Türkiye’nin Azerbaycan’a, “Ermeni işgali altındaki Karabağ sorunu çözülmeden Erivan’la protokol Meclis’e gitmez” diye güvence verdiği oluşturuyordu. Azerbaycan’ın tepkisi de, “Rahatladık” olmuştu.

*  *  *

 

Haberde yer alan şu ifadeler olağanüstü dikkatimi çekti.


Türk yetkililer demişler ki:


“Bu metinde ortak tarih komisyonu kurulması, sınırların açılması gibi maddeler var. Ancak bunlar Dağlık Karabağ sorunu çözüldükten sonra hayata geçirilir. Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden bu protokol TBMM’ye gönderilmez. Gönderilse bile Meclis’ten geçmez. Bu konuda içiniz rahat olsun. Türkiye AB sürecinde Kıbrıs Rum Kesimi’ne ilişkin protokolü imzaladı. Ne oldu? Dört yıldan bu yana Türkiye’nin liman ve havaalanları Rum bandıralı gemi ve uçaklara açıldı mı?”

Haberin Devamı


Bu açıklamaya göre Türk tarafı Azeri tarafa mealen diyor ki:


“Ermenistan ile yaptığımız protokole kafayı takmayın. Ortada imzalanacak bir protokol var ama siz bunu ciddiye almayın. Esas olan size verdiğimiz sözdür.”

Azerilerin gönlü iyice rahat etsin diye de somut bir örnek veriliyor:


“Öyle icap ettiği için AB’ye Türkiye’nin liman ve havaalanlarını Rum bandıralı gemi ve uçaklara açacağımıza söz vermiştik, bakın görün sözümüzü tutmadık.”

*  *  *

 
Öz cümle Dışişleri yetkilileri demeye getiriyorlar ki:


“Lütfen, attığımız imzaları ciddiye alıp canınızı sıkmayın!”

*  *  *

Ben bu yazı ile protokolün yanlış veya doğruluğunu tartışmıyorum.


Tartışmak istediğim konu bir devletin attığı imzayı işine gelince kabul edip, işine gelmeyince reddetmesinin mümkün olup olmadığı, daha açıkçası imzasına sahip çıkmayan bir devletin ciddiye alınıp alınmayacağıdır.


Bu köşede “çok merkezli dış politika”nın “komşularla sıfır sorun” sosu ile tatlandırılmasının eninde sonunda herkese mavi boncuk dağıtma oyununa dönüşmesinden korktuğumu birkaç kez dile getirmiştim.

*  *  *

İşte size somut örnek:

Haberin Devamı


1) 24 Nisan’a giden süreçte, Obama’nın “soykırım” tasarısını imzalamaması için Ermenistan ile sınırların açılabileceğine dair söz verdik.


2) Bu söze Azerbaycan haklı olarak alınınca bu sefer Başbakan’ımız 24 Nisan belasını atlattıktan hemen sonra “Dağlık Karabağ çözülmeden sınır açılmaz” dedi.


3) Ancak, meğer Ermenistan ile temaslar devam ediyormuş. Geçenlerde bu kez ortaya 10 Ekim’de imzalanacak “protokol” çıktı. Protokol’de Dağlık Karabağ sorunu yer almıyordu. Ermeni tarafı açıkça protokolün Karabağ ile ilgisinin olmadığını da söyledi. Ben de “Herhalde Karabağ işini çözmek Rusya’ya bırakıldı” diye düşünmeye başladım.


4) Ancak, Dışişleri tarafından tekzip edilmeyen habere göre, meğerse biz söz konusu protokolü“şakacıktan” imzalayacakmışız!

Haberin Devamı

Tıpkı, Kıbrıs Rum Kesimi ile ilgili olarak AB’ye yaptığımız gibi! 

Yazarın Tüm Yazıları