Paylaş
İddialarıma göre:
1) Başbuğ, Beykoz Poyrazköy’de bulunan silahlar için TSK’ya ait değil demişti. Halbuki, MKE sonradan silahların TSK’ya ait olduğunu açıkladı.
2) Yine Başbuğ’un hukuki anlamda “kâğıt parçası” olduğunu iddia ettiği Albay Dursun Çiçek’e ait “yazılı metin” ile ilgili olarak sonradan ortaya çıkan başka bir belge ile altındaki imzanın “ıslak imza” (belgenin gerçek olduğu) olduğu Adli Tıp Kurumu tarafından tespit edildi.
Aşırı titizliği ile tanınan bir hukukçu arkadaşım bu 2 saptamamın önemli hatalarla dolu olduğunu, dolayısı ile Başbuğ’a haksızlık yaptığımı iddia etti.
Ona göre, medyadaki büyük çoğunluk gibi ben de ilgili konuşmaları ve belgeleri yeterli dikkat ve hassasiyetle okumamıştım. Ben de kendisinden hatalarımı/eksiklerimi belgeleri ile bana göstermesini istedim.
Geçen gün ilgili konuşma metinlerini ve belgeleri önüme koydu.
* * *
1) İlker Başbuğ 29 Nisan 2009 günü yaptığı basın toplantısında Beykoz Poyrazköy’de bulunan “silahlar” ile ilgili olarak çok açık ve net bir şekilde “silah” ve “muhimmat” arasında bariz fark olduğunu ve medyanın bu ayrımı bilmediğini vurguluyor. TSK’nın jargonuna göre silah kavramının içine tabanca, tüfek ve av tüfeği giriyor. Poyrazköy’de bulunan LAW ise “muhimmat”! Başbuğ Poyrazköy’de bulunan 45 adet “silah”ın TSK’ya ait olmadığını söylüyor. LAW’ların bir kısmının TSK’ya ait olabileceğini ise baştan kabulleniyor. MKE’nin sonradan yaptığı söylenen açıklama ile İlker Başbuğ’un açıklamaları arasında hiçbir çelişki yok. Bugüne dek, sadece Poyrazköy’de değil, tüm aramalarda gömülü bulunan ve üzerindeki stok numarasından menşei ispat edilebilen “silahlar” arasında bir adet bile TSK’ya ait “silah” çıkmamış.
Bir kere kullanılabildiği için “muhimmat” olarak adlandırılan LAW’lara ise stok numarası verilmediği için menşeleri kolay saptanamıyor. Poyrazköy’de bulunan 5’i kullanılmış (bir daha işe yaramayacak) 30 adet LAW silahı üzerlerinde sadece kafile numarası olduğu için menşei bulunamıyor. Başbuğ yine de 29 Nisan konuşmasında LAW’lar için açık kapı bırakıyor, ancak gömülü silahların sahibi olduğu iddia edilen SAT’ın envanterinde eksik olmadığını söylüyor. Başbuğ, İç Güvenlik Harekâtı’ndaki kontrol zorlukları nedeni ile bazı LAW’ların TSK’ya ait olabileceğini baştan kabulleniyor.
* * *
2) İlker Başbuğ 26 Haziran 2009 tarihinde yaptığı basın toplantısında Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu söylenen “İrtica ile Mücadele Planı” ile ilgili olarak Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın kararı çerçevesinde “Türkiye ... bir kâğıt parçası etrafında gereğinden fazla enerjisini harcamıştır” diyerek bir hüküm bildiriyor. Konuşmasında “kâğıt parçası” deyimini birkaç kez kullanıyor.
Ancak, aynı konuşmada Başbuğ ayrıca diyor ki:
“Genelkurmay Askeri Savcılığı kovuşturmaya yer olmadığı kararını vermiştir. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı kesin değildir. Biz hukuk devletiyiz, hukuk devleti ilkelerine de sadığız. Bu belgenin doğru olduğuna ilişkin yeni delil, bilgi, emare vs. çıkarsa elbette bu soruşturma tekrar açılabilir. Tekrar altını çiziyorum, bu belgenin doğru olduğuna ilişkin yeni bilgi, emarei delil ortaya çıkarsa elbette (yeni) soruşturma açılabilir.”
“Islak imzalı” belge, eleştirdiğim bu basın toplantısından sonra ortaya çıktı.
* * *
Yarın elimdeki bilgilere dayanarak “Dursun Çiçek Davası” ile ilgili bazı sorular soracağım.
Paylaş