Paylaş
Yazılan yazılara irdelediğinizde meselenin ruhu ile ilgilenen çok az yazar olduğunu görüyorsunuz.
“Evet”çiler halihazırdaki duruma bakıp, “askeri vesayetten” kurtulma müjdesi veriyorlar, “hayırcılar” ise yağmurdan kaçarken doluya tutulma ihtimaline parmak basıyorlar.
Ben ikinci gruptayım ve değişikliklerin 2 maddesinin ülkeyi isim babası olduğum “sivil vesayet”e sürükleyeceği konusunda sürekli uyarı yapıyorum.
Herkes açıkça kabullenmese de 26 maddelik değişiklik arasında Anayasa Mahkemesi ve HSYK’yi ilgilendiren 2 maddenin, ülkenin geleceğini çizmek açısından, göreceli ağırlıklarının diğer 24 maddeden çok daha yüksek olduğunu hemen herkes biliyor.
* * *
“Evet”çiler genellikle bu iki maddeye dokunmamayı tercih ettiler. Zira bu iki maddeyi savunmak için gerekçe üretmekte başarılı olamayacaklarını pekâlâ biliyorlardı.
“Evet”çilerden bu iki maddeye değinenler hiç mi olmadı? Oldu. Ancak ya tartışmanın ruhunu teşkil eden Adalet Bakanı ve müsteşarının HSYK’da bulunmasına zerre kadar değinmeden veya Anayasa Mahkemesi üye seçiminde sadece Cumhurbaşkanı’nın oyunun bir kişi azalmasını muştulayarak yüzeysel ve bütünü çarpıtan yazılar yazdılar (örn: Engin Ardıç) ya da metinde olmayan maddeleri “bakılmış fallarımız var” edası içinde varmış gibi göstererek göz boyamacılık yaparak (örn: Nazlı Ilıcak) savundular.
Bazılarının ne demek istediğini öldüm Allah anlamadım (örn: Emre Aköz).
Anayasa uzmanı olduğunu iddia ettiği halde Avrupa’da bazı ülkelerde Adalet Bakanı’nın aynı yetkilerle HSYK benzeri kurullarda görev aldığı iddiası ile gerçekleri tahrif edenler de oldu (örn: Osman Can). Bu tip saptırmalara Rıza Türmen’in verdiği cevabı muhakkak okuyun (Milliyet, 06.09.2010).
“Yetmez ama evet”çiler ise “akıl”ları ile “güce tapma”nın dayanılmaz cazibesi arasında sıkışıp kaldılar.
* * *
“Hayır”cılar arasında da detaylı analiz yapmadan bu 2 yargı maddesine çatanlar, görüşünü genel-geçer sözlerle savunan yazarlar çoğunluktaydı.
Yargı maddeleri ile ilgili analiz yapan yazarlar arasında ilgimi çekenler Mehmet Tezkan, Kadri Gürsel ve Ertuğrul Özkök oldu.
Ancak eski AİHM yargıcı Rıza Türmen’in yazıları beni en çok etkileyen teknik analizlerdir.
* * *
Ben de “hayır” oyumu analitik yaklaşım ve gerekçelerle savunmaya çalıştım.
24, 25, 26 Ağustos 2010 tarihlerinde yazdığım yazılarla görüşümü gerekçeleri ile savundum.
Üç yazıda karşı çıktığım maddeler şunlar oldu:
1) Anayasa Mahkemesi’nde 17 üyeden en az 10’unun iktidarın yanında olması garanti altına alınıyor:
-3 TBMM salt çoğunluğu-iktidar + 3 iktidar yanlısı YÖK + 4 seçilmiş Cumhurbaşkanı
Hangi iktidar seçerse seçsin üyeler 12 yıllığına veya 65 yaşına dek hizmet verecekler.
* * *
2) Yeni metne, Bakan ve müsteşarın şimdiki olağanüstü yetkileri yanında “HSYK’nın yönetim ve temsilinin Adalet Bakanı’na ait olduğu” yolunda bir cümle ekleniyor. Kurulacak sekretaryanın Genel Sekreteri’ni atama yetkisi de Adalet Bakanı’nda. Müfettişler HSYK’ya bağlanıyor ama Bakan’ın onayı olmadan soruşturma yapamıyorlar. Bunun yanında, 3 daire halinde çalışacak olan yeni HSYK’da dairelerin oluşumu ve işbölümünün kanunla düzenleneceği belirtiliyor. Böylelikle hükümet istediği düzenlemeleri yapma konusunda geniş yetkiye sahip oluyor.
(Yarın devam edeceğim.)
Paylaş