Hüzne uğramadan huzura ulaşılmaz

HÜZÜN hazana, huzur bahara yakışır!Hazana uğramadan bahara ulaşılmaz.

Hüzüne uğramadan da huzura varılmaz!

Kazara varılsa dahi huzur fark edilmez!

* * *

Huzur uzun ve ince bir yoldur. Zorlu bir yoldur.

İnsanın sadece kendini aradığı bir uzun ve ince yol!

Sonunda da ya Mevla, ya da bela ile yüzleşilen yol!

Kendini bulan huzuru kucaklar, bulamayan hüzne saplanır kalır.

Ancak, huzura giden uzun ve ince yol illa ki hüzünden geçer.

Zira, uzun ve ince yol, aranan bulunmadığı süre devam eder, zaten aranan bulunduğunda yol biter!

* * *

O halde!

İlla ki hüzün, huzurdan önce gelecektir. İlla ki hüzün doya doya yaşanacaktır.

Hatta giderek hüzün, huzura dönüşmeye başlayacaktır.

Üstad’ın yolunda ilerlerken devamlı ‘bir tatlı huzur’ aradığımı yazdım.

Okurlar ‘ayrıca ‘bir acı huzur’ da var mı ki?’ diye sordular.

Var!

Hüzün!

Eğer hayatı damıta damıta yaşamayı denersek, hüzünle dolu bir hayatın yavaş yavaş huzura dönüştüğünü görürüz. Acı giderek tatlanır!

Giderek hüzün, huzur olarak algılanmaya başlar.

* * *

Kişi kendinde değiştirebileceği her şeyi değiştirmeye kalktığında, zaten hüznü baş tacı etmeyi kabul etmiştir.

Değiştirmeyecekleriyle yüzleştiği gün de huzur başlar!

İnsan değiştiremeyeceklerinin neler olduğunu bulabilmek için de illa ki önce değiştirebilecekleriyle uğraşmak zorundadır.

İşte bu yüzden huzurun yolu hüzünden geçer!

* * *

Yetişmek için menzile, giderken gündüz gece; kim ki o’na O’nun nakşettiği zenginlikleri alın teri ile meczeder, işte o’dur ki huzura ulaşsın.

Kendini damıtsın ve artık değişemeyeceği noktaya varsın!

İşte huzur o noktadadır ve sadece bir ‘an’ yaşanır.

Gerisi hüzündür!

* * *

Sevgili okurlar; kendi kendimle yüzleşme çabamı bu yeni yıl haftasında sizlerle paylaşmaya çalıştım.

Bir ben-i adem olarak dünyanın en büyük itici gücü olan ‘başarı ihtiyacını’ tatmin etmek uğruna verdiğim uğraşta; parıltı desem tam değil, nur desem o da değil, ışık desem hiç değil, aydınlık değil, karanlık değil bir ‘şey’ gördüm uzaklarda.

Ne olduğunu çözemedim, sonra ‘belki işte huzur budur’ dedim.

Ama gördüm ki, tarifi mümkün değil. Sadece tahmin ediyorsunuz.

Ben de bu hafta huzur hakkındaki tahminlerimi yazdım.

Ancak, galiba zaman ve mekándan kurtulmadan ona ulaşılmıyor!

* * *

‘Bir tatlı huzur’ arayışında 2005’in hayırlı bir istasyon olmasını diliyorum!
Yazarın Tüm Yazıları