Hükümetin ne Kürt, ne de Ortadoğu politikası var! (I)

Bu yazı iki hafta tatil arkası yayınlanan ilk yazımdır!

Hükümetin zaman zaman aksayan, zaman zaman cesaretle götürdüğü bir ‘AB politikası’ var ama şurası kesin ki ne bir ‘Ortadoğu politikası’, ne de ‘Kürt politikası’ var!

‘Ortadoğu meseleleri’nde Başbakan yönlendirilmeye çok müsait!

Ben bu köşede üç gün yayınlayacağım yazılarda Türkiye’nin PKK meselesini, Irak ve Ortadoğu politikalarını netleştirmeden çözemeyeceği görüşünü savunacağım!

Başbakan ve danışmanlarının Ortadoğu meselesinde kafaları karışık olduğu için ‘Kürt sorununu’ değil çözmek, tehlikeli mecralara sürüklediklerini iddia edeceğim!

* * *

Türkiye’de bir ‘Kürt oyunu’ sahneleniyor. Bu oyunda rol alanlar içinde kimse ama kimse doğru dürüst bir hazırlık yapmadığı için her gün daha da netleşerek ortaya bir ‘Kürt politikası’ değil, Kürtlerin ve ‘aydınlar’ın kullanıldığı bir oyun çıkıyor.

Bir-iki gazeteci ile birkaç bakan-danışmanın ayak üzeri hazırladığı mizansende yer alan bazı ‘aydınlar’a aklıma takılan şu soruları sorarak işe başlıyorum:

* * *

1) Başbakan onlara ‘demokratik cumhuriyet’ten bahsetti. ‘Demokratik cumhuriyet’ terimini Abdullah Öcalan kullanıyor ve mealen ‘iki eşit milletin kurduğu cumhuriyetin aynı çatı altında ama iki ayrı kimlik olarak demokratik haklarını kullanmasını’ kastediyor. Başbakan neyi kastediyor? ‘Uyum yasalarının uygulama sorunlarından’ dem vuruyorsa, Apo’nun pek sevdiği terimi neden kullandı?

2) Aynı Başbakan, iki gün sonra Diyarbakır’da klasik söyleme döndü ve ‘tek bayrak, tek devlet, tek millet’ten dem vurdu. Ancak, sonradan tekrar çark etti ve aynen ‘...Bunlar birer alt kimliktir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı başlığı altında toplanmaktadır. Ülkemizde 30’a yakın etnik kimlik var. Bununla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını birbirine karıştırmayalım’ dedi. (Radikal-22.08.05)

Başbakan ‘demokratik cumhuriyet’ terimi ile ‘tek millet’i mi kastediyor, yoksa ‘alt kimliklerin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı başlığı altında toplanmasını’ mı? Bu iki terim farklı anlamlar taşıyor. Ben hangisini kastettiğini bir türlü anlayamadım, siz ‘aydınlar’ anladınız mı?

3) Başbakan’ı Diyarbakır’da 500-600 kişi dinledi. Halbuki seçimlerde AKP Diyarbakır’da % 34 oy almıştı. Bu insanlar AKP’ye oy vermekten korkmadılar da Başbakan’ı dinlemekten mi korktular? Üstelik, ‘terörü siz bitireceksiniz!’ diyen danışmanları bu kadar gürültüden sonra Başbakan’ın zor duruma düşeceğini, parsayı PKK’nın toplayacağını neden hesaplayamadılar? AKP örgütü, bu kadar önemli bir gövde gösterisi için, neden sadece 500-600 kişi toparladı?

4) Başbakan en son ‘Kürt meselesi ayrı, PKK terörü ayrı’ dedi. ‘Aydınlar’ olarak Başbakan’a, ‘Hiçbir yazılı doküman alışverişi olmayan, hatta kalem bile verilmeyen Apo 1999’da 12, 2000’de 13, 2001’de 24, 2002’de 3, 2004’te 28 (rekor yıl, Erdoğan’ın Başbakan olduğu yıl) ve 2005’te şimdiye dek 9 adet olmak üzere toplam 101 görüşme notunu İmralı’dan nasıl yayınlattı?’ diye sorar mısınız?

Başbakan bu konuda ne düşünüyor? Ne tedbir alıyor?

5) Bana göre, Başbakan’ın ele aldığı şekliyle ‘Kürt sorunu vardır’ çıkışından sonra ‘Sayın Abdullah Öcalan’ sözleri medyada çok daha rahat ve çok daha fazla sayıda yayınlanır hale geldi. Siz bu yargıma katılır mısınız?
Yazarın Tüm Yazıları