’Hükümetin ne Kürt ne de Ortadoğu politikası var’

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın yaz aylarında "aydınlar" ile yaptığı görüşme ve Diyarbakır’ı ziyaretinden sonra 23 Ağustos 2005 tarihinde yazdığım yazıda sorduğum soruları bugün aynı yazı başlığı ile tekrar ediyorum.

Hatırlarsınız, o tarihte Başbakan’ın "Kürt meselesi"ne sahip çıkması(!) bazı "aydınlar" tarafından alkışlarla karşılanmıştı.

Aradan 7 ay 14 gün geçtikten sonra aynı soruları tekrar aynı "aydınlar"a soruyorum.

* * *

"1) Başbakan (aydınlara) ...’demokratik cumhuriyet’ten bahsetti. ’Demokratik cumhuriyet’ terimini Abdullah Öcalan kullanıyor ve mealen ’iki eşit milletin kurduğu cumhuriyetin aynı çatı altında ama iki ayrı kimlik olarak demokratik haklarını kullanmasını" kastediyor. Başbakan neyi kastediyor?...

2) Aynı Başbakan, iki gün sonra Diyarbakır’da klasik söyleme döndü ve ’tek bayrak, tek devlet, tek millet’ten dem vurdu. Ancak, sonradan tekrar çark etti ve aynen ’...Bunlar birer alt kimliktir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı başlığı altında toplanmaktadır. Ülkemizde 30’a yakın etnik kimlik var. Bununla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını birbirine karıştırmayalım’ dedi. (Radikal-22.08.05)

Başbakan ’demokratik cumhuriyet’ terimi ile ’tek millet’i mi kastediyor, yoksa ’alt kimliklerin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı başlığı altında toplanmasını’ mı? Bu iki terim farklı anlamlar taşıyor. Ben hangisini kastettiğini bir türlü anlayamadım, siz ’aydınlar’ anladınız mı?

* * *

3) Başbakan’ı Diyarbakır’da 500-600 kişi dinledi. Halbuki seçimlerde AKP Diyarbakır’da % 34 oy almıştı. Bu insanlar AKP’ye oy vermekten korkmadılar da Başbakan’ı dinlemekten mi korktular? Üstelik, ’Terörü siz bitireceksiniz!’ diyen danışmanları bu kadar gürültüden sonra Başbakan’ın zor duruma düşeceğini, parsayı PKK’nın toplayacağını neden hesaplayamadılar? AKP örgütü, bu kadar önemli bir gövde gösterisi için, neden sadece 500-600 kişi toparladı?

4) Başbakan en son ’Kürt meselesi ayrı, PKK terörü ayrı’ dedi. ’Aydınlar’ olarak Başbakan’a, ’Hiçbir yazılı doküman alışverişi olmayan, hatta kalem bile verilmeyen Apo 1999’da 12, 2000’de 13, 2001’de 24, 2002’de 3, 2004’te 28 (rekor yıl, Erdoğan’ın başbakan olduğu yıl) ve 2005’te şimdiye dek 9 adet olmak üzere toplam 101 görüşme notunu İmralı’dan nasıl yayınlattı?’ diye sorar mısınız?

Başbakan bu konuda ne düşünüyor? Ne tedbir alıyor?

5) ...Başbakan’ın ele aldığı şekliyle ’Kürt sorunu vardır’ çıkışından sonra ’Sayın Abdullah Öcalan’ sözleri medyada çok daha rahat ve çok daha fazla sayıda yayınlanır hale geldi. Siz bu yargıma katılır mısınız?"

* * *

Bunlar cevabını hálá almadığım eski sorular. Başbakan’a da 7 ay 14 gün sonra soruyorum:

1) "Kürt meselesi"ni ortaya attığınız günden beri "demokratik cumhuriyet" adına ne yaptınız, ne gibi politikalar ürettiniz?

2) "Kürt meselesi ayrı, PKK terörü ayrı" dediğiniz günden beri terörle mücadele konusunda hangi somut adımları attınız?

* * *

Sanırım, bu sorulardan birincisine verilecek cevap sadece "Kürtçe TV yayını başladı ya!" olacak; ikinci soruya verilecek cevap ise kuru bir "Hiç!" olacaktır.

Ülke yanıp tutuşurken de "birileri":

- O halde sen çekil kenara, meseleye başkaları baksın! demezler mi?

Kenara çekilmesi için de koltuktan kalkması katiyen gerekmiyor!
Yazarın Tüm Yazıları