Hükümete bir uyarı

21 Ekim’den beri aynı tezleri savunuyorum. Hükümet 21 Ekim’in hemen ardından sadece PKK’yı hedef alan ve Kuzey Iraklılara hiç zarar vermeyen bir sınırlı sınır ötesi harekát yapsa ve Başbakan ABD’ye o harekátın ardından gitseydi elindeki kartlar çok daha güçlü olacaktı.

Ama Türkiye inisiyatif gösteremedi ve kasım ayının başında yazdığım gibi harekát kar yağmasını bekleyen bir "kar politikası"na dönüştü.

Artık inisiyatif ABD’nin elinde ve hükümetin eline tutuşturulan "plan" üç aşağı beş yukarı şöyle (Bkz: 14 Kasım tarihli yazım).

1) PKK’nın siyasallaşmasını, ’iki ayrı unsurdan oluşan demokratik cumhuriyetin’ siyasi zeminde tartışılmasını Türkiye’nin ne kadar hazmedeceği sınanacak, eğer hazım derecesi yeterli bulunursa ABD’nin denetlediği PKK unsurları terörden vazgeçecek.

2) ABD’nin denetimini yitirdiği, hatta başka ülkelerin denetimi altına giren PKK unsurları ise mümkün olduğunca ortak vurulacak.

3) Anamuhalefetin desteği ile hükümet Kuzey Irak’a karşı yeni ve sıcak bir yaklaşım sergileyecek. ABD, nihayet Kuzey Irak’ı Türkiye’ye emanet edebilecek duruma gelecek.

İşin özü; PKK kendi ayrımcı politikalarını ne kadar siyasileştirebilirse terörden o oranda uzaklaşacak!

* * *


Benim bu plana temelde itirazım yok. Kuzey Irak’la dostane kurulacak abi-kardeş ilişkileri 3 yıldır savunduğum bir tez.

Şimdi kafamdaki soru şu: Hükümet bu planı uygulayabilecek/taşıyabilecek mi?

Herhalde şahin kanadın da eli bu dönemde boş durmayacak, kimse de onlardan armut toplamalarını bekleyemez. AKP’nin güvercinleri ile şahinler geçen hafta DTP üzerinden karşılıklı salvolara başladılar bile.

Bu kadar hassas bir meselede kimin dediğinin ön plana çıkacağına kamuoyu büyük oranda yön verecek. Kamuoyunu kim yanına çekerse onun politikası ağırlık kazanacak.

İşte hükümete uyarım bu noktada! Bence hükümet kamuoyunu kendi politikalarına doğru çekmekte başarılı değil. Hükümetin bu konuda başarılı bir halkla ilişkiler stratejisi yok!

Neden? Her şeyden evvel benimsediği politikaları açık ve net ifade edemiyor, sadece ağzında geveliyor da ondan. 5 Kasım öncesi sarf ettiği sözler hálá hafızalarda.

Ayrıca, görsel medya tarafından pompalanan propaganda Rusya’da komünist dönem propagandalarını andıran kıvamda: "Harekát... Biraz sonra!"

TSK’yı çok aktif gösteren görüntüler hedeflenenin tam tersine, operasyon bir türlü gerçekleşmediği için, geri tepiyor.

İnsanlar, hükümetin anlamlı bir harekát yapamayacağına daha çok inanıyorlar.

* * *

Sanırım; Barzani’nin "kararlılığımız karşısında korktuğu" savı da pek alıcı bulmuyor.

Barzani’nin 5 Kasım anlaşması sonrası üzerine düşen rolü oynadığını yedi düvel biliyor.

Zaten, halkla ilişkilerde en hassas nokta da bu!

5 Kasım öncesi hükümet sözcüsü TV’lerde Barzani’yi yerden yere vurmadı mı? Bakanlar Kurulu sırf Barzani’nin şirketlerine zarara vermek için varlığını hiç hissetmediğimiz ekonomik ambargo kararı almadı mı?

Şimdi kamuoyu önünde Barzani ile kol kola nasıl girecekler?

Yaptığı açılımla kendi Irak politikalarını güvercinleştiren Baykal’a Erdoğan’ın neden kucak açmadığını, MHP’ye niye bizzat kendisinin gitmediğini hiç anlamadım.

Halkla ilişkiler alanında altyapısını kuramadığı "plan"ı hükümetin nasıl hayata geçirebileceğini hayal etmekte zorlanıyorum!
Yazarın Tüm Yazıları