GENELKURMAY Sözcüsü’nün yargılanan askerlerin pekâlâ terfi edebileceğini savunan masumiyet karinesine atıfta bulunduğu basın açıklamasının hemen ardından, mesai saati sona erdikten sonra, bir cuma akşamı, 5 ay sonra yargı önüne çıkacak 102 emekli ve muvazzaf subay hakkında çıkarılan yeniden tutuklama kararı Türkiye’de hukuk ile siyasetin ne kadar iç içe geçtiğinin çok açık bir resmidir.
Daha evvel de tutuklanan bu sanıklar sonradan salıverilmişler ama hiçbirisi kaçmamıştı. Salıverilme ile yeni tutuklama kararları arasında davaya yeni herhangi bir delil de sunulmamıştı. Ama, tutuklama kararı çıkmıştır!
Çetin Doğan’ın teslim olmak amacıyla kendi iradesi ile Bodrum Havaalanı’na geldiği sırada gözaltına alınması siyasi kararın görüntülü belgesidir.
“Bir taraf”, “diğer taraf”a “Yemezler, bizim dediğimiz olacak!” demiştir.
* * *
Ergenekon Davası etrafında şekillenen her türlü dava, başta hukuki içerik taşısa da, hatta haklı iddianamelere dayansa da, sonunda teker teker siyasi davalara dönüşmektedir.
Kimseyi hukuk kurumunun aldığı ağır darbeler ilgilendirmiyor.
Artık, “tutuklama” kararlarına da, “salıverilme” kararlarına da, hatta sağlık nedeni ile hastaneye kaldırılmalara da toplum “bir taraf”ın “öbür taraf”a attığı gol olarak bakıyor.
* * *
Artık iman ettim ki, Balyoz Davası 2003-2004 dönemine dek TSK’da var olan darbeci/AKP karşıtı komutanların arasında halen emekli olmayanlarının tasfiye edilmesi mücadelesidir.
Tutuklu komutanlar bu seneki YAŞ Toplantısı’nda terfi edemeyecekler ve TSK’daki uzun yıllara dayanan terfi planlaması altüst olacaktır.
Bu arada 102 sanığın avukatları birkaç gün içinde bir başka mahkemeden bilmem kaçıncı defa salıverilme kararı çıkartabilirlerse tasfiye operasyonuna bir nebze engel olabilirler.
Yeni bir salıverilme kararına da şaşmamak lazım!
Ancak, bu arada tutuklanması istenen 25 general ve diğer muvazzaflar o kadar yıpranmış olacaklar ki, onların kritik görevlere getirilmesi çok zorlaşacak, terfiler ancak TSK’nın siyasi erke ve hatta toplumun belirli bir kesimine diretmesi sonucunda mümkün olacaktır.
Siyasi bir irade, TSK’da insan kaynağı planlamasına hukuk üzerinden müdahale ederek, ağustos sonunda Genelkurmay Başkanı olacak Org. Işık Koşaner’in beraber çalışmak istediği kadrolar şimdiden ağır yara almıştır.
Koşaner istediği kadrolarla çalışmakta çok zorlanacaktır.
* * *
2003-2004 döneminde TSK içinde “darbe âşıkları” olduğunu bizzat yaşadıkları ile bilen kişilerdenim.
Onların cezalandırılmasını, halen muvazzaf olanların tasfiye edilmesini candan istiyorum.
Ancak, her şeyin hukukun üstünlüğü ilkesine dayanması gerektiğini de bu köşede elimden geldiğince haykırıyorum.
Hukukun teferruat olduğu, kurunun yanında birkaç yaşın da yanmasının tasfiye işleminin ruhunu etkilemeyeceğine inananlara tepki duyuyorum.
Çok basit bir nedenle:
Hukuk bir gün bana da lazım olabilir ve o gün ben de birkaç kurunun (suçlu) yanında gariban bir yaş (suçsuz) olabilirim!
102 kişinin bir araya gelip Fatih Camii’ni, kalkışmaya zemin hazırlamak amacıyla, yakmayı planladıkları iddiasını aklım almıyor, eğer iddia doğruysa, değil bu kişileri cezalandırmak, TSK gerçekten feshedilsin, yerine Mümtaz’er Türköne’nin tasavvur ettiği yeni ordu kurulsun!
Ama iddia yalansa, Mümtaz’erler de gereğini yapsınlar!