Hukukun dalkavuğu olmak!

HEMEN herkesin kendine demokrat olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Siyasilerimizin, bürokratlarımızın, insanlarımızın, hatta hukukçularımızın bazıları hukuku nalıncı keseri gibi kendilerine yontmaya, işlerine geldiği anda hukuka takla attırmaya bayılıyorlar.

Haberin Devamı

İster trafikte, ister bilet gişesi önünde; bir yerde sıraya girenlerin arasına “kaynak yapmayı” zekâ ürünü sayanlar adalete elense çekmeyi Allah’ın onlara lütfettiği üstün zekânın eseri olarak görüp, yedikleri herze ile övünmekten keyif de alıyorlar.

Hayata bu gözle bakan okurlar, arkadaşlar, köşe yazarları insana sadece iki seçenek sunuyorlar.

Ya AKP’nin, ya da TSK’nın dalkavuğu olacaksın!

Dalkavuk olmak zorundasın, sadece ikisinden birisini seçme hakkın var. Madem dalkavuk olmak kaçınılmaz, o zaman bence hukukun dalkavuğu olmak en iyisi!

* * *

Ben Habur sınır kapısında kendi iradeleri hilafına PKK’lıların TCK-221 “etkin pişmanlık” maddesi ile salıverilmelerini hukuka takla attırmak olarak yorumladığım gibi, Adli Tıp Kurumu’nun orijinal belgedeki ıslak imzanın gerçek ve Dursun Çiçek’e ait olduğunu ilan etmesinin ardından İlker Başbuğ’un güvenirliğinin büyük çapta yıprandığını ve Başbuğ’un milleti aldatma hakkı olmadığını dün yazdım. Halbuki, Başbuğ’un haziran ayında yaptığı açıklamalara (“kağıt parçası”) inanmıştım.

Haberin Devamı

* * *

Maalesef artık ortada orijinal olduğu Adli Tıp Kurumu tarafından ilan edilen bir belge var ve bu belge İlker Başbuğ’un “kâğıt parçası” açıklamasını yalanlıyor.

Ancak, bakıyorum dünden beri bazı siyasi partiler, bazı yazarlar, bazı hukukçular, bazı okurlar çamura yatmak için çırpınıyorlar.

İhbar mektubu ile ilgili istedikleri kadar şüphe ifade edebilirler, zira o mektuptaki iddialar en azından şimdilik somut delillerle bezenmemiş, adı üzerinde onlar sadece iddia!

Ancak ortada bir de somut delil var: Adli Tıp Raporu!

Buna göre de, İlker Başbuğ veya TSK’ya sahip çıkanların yapabilecekleri tek bir işlem var:

Adli Tıp Raporu’nun yalan veya yanlış olduğunu ispat etmek!

TSK’yı çok zor duruma düşüren belge somut delil olduğuna göre, artık yapılacak tek iş belgenin yine somut delille çürütülmesidir.

Bu saatten sonra ise Adli Tıp Raporu’nu ancak şu ispatlar çürütür:

1) Raporu imzalayan kişilerin imzası taklit edilmiş.

Haberin Devamı

2) Raporu imzalayan kişiler yalan rapor yazmışlar.

3) Dursun Çiçek’in imzası gerçek ama belge bambaşka bir belge.

4) Islak imza makinesi kullanılarak imza atılmış ve bu katakulliyi Adli Tıp uzmanları yemişler!

5) Ortada ne rapor, ne de belge var, savcılar toplumu sanal bir rapor ile yönlendiriyorlar.

* * *

İhbar mektubuna itibar etmeyebilirsiniz, “zamanlamayı” sorgulayabilirsiniz, ihbar mektubunda çeşitli mantık hataları bulabilirsiniz, “muhbir subayı” sorgulayabilirsiniz, hatta AKP’yi veya Fethullah Gülen hareketini yıkmak için her yöntemi mubah görebilirsiniz vb., ama bunların hiçbiri Adli Tıp Raporu çürütülmeden hukuki bir anlam taşımaz.

Adli Tıp Raporu “malum belge” üzerindeki ıslak imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğu hükmü ile somut delil olarak ortada durduğu, tersten söyleyelim aksi somut delil ile ispat edilmediği sürece Genelkurmay ve Başkanı milleti yanlış yönde yönlendirmiş ve aldatmış olma töhmetinden kurtulamaz.

Haberin Devamı

Bu durumda da “gereğinin ne olduğu” tüm hukukun üstünlüğüne dayayan medeni dünyada aynıdır!

 

 

Yazarın Tüm Yazıları