NEDEN "HAMAS ziyareti" üzerinde bu kadar duruyorum?
Acısı uzun vadede (6 ay-1 yıl) çıkacak da ondan!
Türkiye’nin Batılı müttefiklerinin "HAMAS politikaları" dışına çıkarak, kendisine taraf seçtiği unsurların "karşı eksende" gördüğü İran’ın dümen suyunda hayatiyet bulan HAMAS’ın askeri kanadını Türkiye’ye davet etmesi etkisini ileride gösterecek.
Zaten, AKP hükümeti de "HAMAS ziyareti"ni kendisi de hazmedemediği için, ziyaret traji-komik bir kakafoniye dönüştü.
Nedir ziyaretin Türkiye’ye maliyeti?
Güven erozyonu!
ABD açısından 1 Mart Tezkeresi’nden sonra zedelenen karşılıklı güvenin tekrar büyük yara alması!
AB açısından AKP’nin İslami kimliğinin AB politikalarına uyup uyamayacağının yeniden sorgulanmaya başlaması!
* * *
Deniyor ki; ABD Türkiye’ye ciddi bir tepki vermedi. Bunu söyleyenler diplomasinin çok ayrı bir dilinin olduğunu, ABD’nin Ortadoğu’da yalınayak ateş üzerinde yürüdüğünü, kaldı ki; yıllardır ilişkilerimizi altüst eden 1 Mart Tezkeresi ardından da ABD’nin ilk tepki olarak büyük bir soğukkanlılıkla "TBMM demokratik hakkını kullanmıştır" dediğini unutmayalım.
Fark ettiniz mi bilmem, Hürriyet muhabiri kendisine "HAMAS ziyareti" sonrasını sorduğunda ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld:
- Türkiye NATO içinde bir müttefikimizdir! dedi.
Diplomasi dilinde bu cümlenin nasıl deşifre edildiğini diplomasi uzmanlarına sorun.
* * *
Hemen her ülkenin kendini bir eksene bağlamak zorunda hissettiği bir dünyada, dünyanın 21. yüzyılın eşiğinde yeniden paylaşma kavgası verdiği bir dönemde, dönemin karşılıklı bağımlılık (interdependence) ilkesini herkese ama herkese dayattığı bir gerçeklikte herkes herkes ile temas içinde olacaktır ama herkes "öteki" ile kendi ait olduğu eksenin perspektifini inkar etmeden ilişki kurmak durumundadır.
Türkiye bir kez daha bu ilkeyi görmezden gelmiştir.
* * *
Nedir güven erozyonunun maliyeti?
Dünyada kimse kimseye "Neden güvenimi kaybettin?" diye küsmez, ilişkisini kesmez, ötekini deşifre etmez, çok değişkenli karşılıklı bağımlılığı reddetmez.
Ortadoğu’nun fokur fokur kaynadığı bir ortamda Batılı ülkelerin de pekálá "Türkiye politikaları" var. Kimse bu politikalarından kolay kolay vazgeçmez. Peki maliyet nedir?
Ait olduğunuz ittifak sizi ciddiye almaz, politikalarında aktif rol vermez, meseleleri sizinle tartışmaz, önerilerinizi kale almaz!
* * *
Yarınki yazımda değineceğim. Türkiye’nin Irak’ta yaptığı hata yukarıdaki cümlemi doğrulayan bir sürü örnekle doludur.
Hamd olsun ki, Dişişleri "yeni gerçekleri" görerek son 6 aydır Irak’ta çok olumlu adımlar atıyor. Ancak, hasar büyüktür!
* * *
Batı ile İran arasında iplerin iyice kopmaya başladığı, Batı’nın ABD liderliğinde adım adım "saldırı politikaları"na yöneldiği bir ortamda Türkiye için "güven erozyonu"nun ne demek olduğunu hep birlikte adım adım yaşayacağız.