BİNNAZ Toprak’ın mahalle baskısı hakkında laiklik hassasiyeti yüksek kesimlerin algılamalarını irdeleyen araştırması büyük gürültü kopardı.
Zira, araştırma Cumhuriyet tarihinde yaşanan en büyük değişimlerden birisini vurgulayan ilk ve tek bilimsel metodoloji kullanılarak yapılan saptama olma durumunda.
Araştırma, yön itibari ile "laiklik hassasiyeti yüksek kişilerin", "dini hassasiyeti yüksek kişilere" uyguladığı mahalle baskısının AKP iktidarıyla tersine döndüğünü göstermektedir.
"İktidar" ve "baskı" kavramları iç içe kavramlardır ve Milli Görüş kökenli AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte Türkiye’nin sosyal dokusu tersyüz edilmeye başlanmıştır.
Artık dışlanan "öteki" Alevisi, Sünnisi, diğer dinlerden olanı, Kürdü, Çingenesi, eşcinseli vb. ile laiklik hassasiyeti yüksek kesimlerdir. Dışlayan ise dini hassasiyeti yüksek Sünnilerdir. Bence temel duygu da "sıra bize geldi" duygusudur.
* * *
Ben çok önem verdiğim bu araştırma üzerine geçen hafta yazdığım yazıların birisinde Binnaz Hoca’nın çalışmasında yer alan Gülen Cemaati ile ilgili hoşgörüsüzlük bulgularını vurgulamış ve deneklerin AKP ile Gülen Cemaati’ni aynı kefeye koymasını bir saptamaya bağlamıştım. ("Gülen Cemaati’ne Açık Mektup"-25.12.2008)
"Gülen Cemaati (Hareketi) hiçbir dönemde olmadığı kadar bu dönemde iktidar ile iç içe bir görüntü vermektedir!"
Bu saptamayı da; i) Zaman Gazetesi’nin iktidar gazetesi haline gelmesine ve ii) Ergenekon Davası’nda basına sızan belgelerin dış ülkeler tarafından Emniyet’teki Gülencilere verilme iddialarına dayandırmıştım.
Yazıma, Gülen Cemaati’nin içindeki en mümtaz kişilerden birisi olan Hüseyin Gülerce cevap verdi. ("Açık Mektuba Cevap", Zaman-26.12.2008)
Gülerce benim ortaya attığım iki saptamaya cevap veriyor. Birinci saptamayı, "Zaman Gazetesi, AKP iktidarının payandası değildir" mealli görüşüyle cevaplıyor ama dostum kusura bakmasın, beni ve hatta bazı Gülenci arkadaşlarımı ikna edemiyor. Zira örneğin; Toprak’ın araştırmasına en şiddetli ve cahilane tepkiyi veren, Merkez Bankası enflasyon tahminlerinde % 100 yanılıp bütün dünyada tenkide uğrarken "Enflasyon bu yıl da % 10’u aşmadı" diye muştulayan, bayramda Başbakan’ın komik "kriz ve kurbanlık satışı ilişkisi" saptaması üzerine "Kriz kurbana teğet geçti" minvalli haberler yaparak adeta milletin sıkıntılarıyla alay eden bir gazeteyi iktidarın payandası görmek herhalde abartma değildir.
* * *
Ayrıca, Hüseyin Gülerce Emniyet’teki Gülenci polislerin dış ülkelerden bilgi servis edilmesine aracılık ettiklerine dair iddialara karşı da tepki veriyor:
"...Gülen hareketinin en büyük vasfı; yabancı güçlere değil, milletimize yaslanmasıdır. Bu hareket, iddia ediyorum, bu ülkenin en bağımsız hareketidir. Değerlerimiz asıldır, özümüz asıldır, millet evlatlarının himmetleri asıldır." Karşılık olarak şu iddiada bulunuyor:
Devlet kurumlarının mensupları arasında dürüstçe, yiğitçe vazifesini yapan insanları, ’Gülenciler’ olarak niteleyenler var. Bunlar, oyunları bozulduğu, tekerlerine çomak sokulduğu için rahatsız olanlar(dır)."
Sonra da bağlayıcı sonuçlar doğurabilecek şu taahhüdü ortaya atıyor:
"Yabancıyla, ülkemiz, milletimiz, devletimiz aleyhine işbirliği yapan, en büyük alçak, en büyük şerefsizdir."
Ben Gülerce’yi iyi tanırım. Taahhüdü benim için esastır ve bu taahhüt çok güçlü bir taahhüttür. Bu taahhüdün bundan böyle artık dedikodularla değil, çok güçlü kanıtlarla çürütülmesi gerekir!
Hüseyin Gülerce’nin mektubuma cevabi tepkisini Hürriyet okurunun da bilgisine sunmak istedim.