TAMAM; Fransa’daki Anayasa referandumu sonucu, hatta Hollanda’da bugünkü referandumdan çıkacak benzer bir ‘hayırlı’ sonuç ve dahi Almanya’da seçimlerin Türkiye karşıtı Angela Merkel’i iktidara taşıması; 3 Ekim’de Türkiye ile AB arasında ‘müzakerelerin’ başlamasına engel olamaz ama yaratacağı domino taşı etkisi ile müzakereleri çıkmaza sürükleyebilir.
Türkiye bu süreçte ölümü görüp sıtmaya razı olan hastaya dönüşebilir!
* * *
Domino taşı etkisi nasıl işler?
1) Bugüne dek Türkiye; AB sürecinde verdiği mücadele açısından zaman zaman aksaklıklar yaşasa da, ‘anlayış gören’ bir tavırla izleniyordu. Eksik kalan yönleri hoş görülüyordu. Ancak şimdi ‘Türkiye karşıtı’ görüşlerin yavaş yavaş iktidara taşınması AB’deki tüm etkin güçleri ‘Türkiye’ye karşı tavizsiz tutum’ alma noktasına itebilir. ‘Türkiye’nin yaptığı reformlar önemli değil, zihinsel anlayışındaki değişimi takip etmek lazım’ diyenler daha etkin hale gelir. Müzakereler çok sertleşir.
2) Türkiye içindeki AB karşıtı güçler, AB’nin tavizsiz tavrını, ‘Bunların bizi istemediği iyice belli olmuştur’ türü bir söylemle Türkçe’ye çevirince, kamuoyu AB meselesinde her geçen gün daha karamsar hale gelir. AB vatandaşlarının ‘anti-Türkiye’ tutumu, pekálá Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını da giderek ‘anti-AB’ tutumlara daha fazla cevaz vermeye iter.
AB’den koparılamayan tavizler ‘etki-tepki’ mekanizmasını daha beter kışkırtır!
* * *
3) 17 Aralık’ta AB’den ‘meşruiyet sertifikası’ aldığına inanan T.C. Hükümeti, belki son gelişmeler karşısında uyanmaya başlamıştır ama 17 Aralık sonrası gelişen milli görüşçü tabanı memnun etmeye yönelik popülist politikalar şimdi hükümeti çok sıkıştıracaktır. Hükümet iki arada bir derede kalacaktır. Bir yanda ABD ve AB’yi, öbür yanda kendi tabanını memnun etmek için beyhude gayrete giren hükümet, kamuoyunda AB karşıtı görüşler yerleştikçe, AB ile taban arasında kalacaktır.
Bu durum hükümeti de ‘AB karşıtı’ politikalardan ziyadesiyle etkilenebilir hale getirebilir.
* * *
4) (Bazı yazarlar) ABD’nin bize AB önünde vereceği desteği işaret ederek, müzakerlerde hálá elimizin güçlü olabileceğini söylüyorlar.
ABD, AB önünde bize destek verebilir ama hangi şartlarla?
‘Al gülüm ver gülüm’ siyaseti Türkiye’nin önüne hangi faturaları koyar, koymaktadır?
Türkiye, ABD’ye ‘Suriye ve İran meselelerinin hallinde’ ne kadar yardımcı olabilir?
Eğer, Türkiye hálá Ortadoğu ve Kafkaslar’da ABD’nin müttefiki ise, ABD Ortadoğu ve Kafkaslar’daki olası gelişmelere karşı neden Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan’dan üsler istemektedir?
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti önüne konacak faturanın ücretini ödeyebilir mi?
* * *
Hükümetin ateşle oyunu esas şimdi başlıyor. Fransa’daki referandum hükümeti tam anlamıyla ‘yukarısı bıyık, aşağısı sakal’ dönemine sokuyor.
Hükümetin; 1 Mart sonrası ABD’de olduğu gibi, Atlantik’in öte yakasında da yeni bir model olarak ‘anlayışla karşılanma’ dönemi artık sona erdi!