DÜNKÜ yazım “Yandaş var, yandaş var” diyerek bitiyordu.
Bugünkü yazım da “Fikir var, fikir var” diyerek başlıyor. * * * Tartışma seviyesinin bu kadar dibe vurduğu, intikam duygularının bu kadar şaha kalktığı, ego zaaflarının bu kadar pervasızca ortaya döküldüğü, çıkarın bu kadar ön plana çıktığı, fikir üretmekten bu kadar aciz kalındığı bir ortamda artık değil tartışma programlarına katılmak, programları seyretmekten bile vazgeçtim. Bu kadar boş insanın makale yazarı edası ile bir sürü zırvayı görüş olarak sunduğu bir ülke; siyaseten değilse bile, düşünce kültürü açısından eksen değiştirmiş, boşluğa düşmüştür. Okumaktan keyif aldığım kişiler hiç mi kalmadı. Var elbet. Taha Akyol, Kadri Gürsel, Rıza Türmen, Sami Kohen, Metin Münir, Semih İdiz, Hayrettin Karaman, Mehmet Şevket Eygi vb. (unuttuklarımdan özür dilerim) bana göre söyleyecek sözleri olan insanlar. Onlar yaşanan fikri kepazeliğe kapılmıyorlar. Görüşlerine katılmasam da her okuyuşumda onlardan yeni bir bilgi, yeni bir bakış açısı kazanıyorum. * * * Yazarın bizzat kendi deyimi ile, ortaya çıkmış herhangi “belge yani delil” yokken “Sonergillerle ‘hoşça vakit geçirdikleri’ için ilk günlerde Odatv’yi savununlar, şimdi ‘Belgeler doğruysa, durum vahim’ (ortada somut belge varmış gibi!-C.Ü.) demeye başladı”, diyerek açık yalan söylemesi (Emre Aköz-Sabah-23.02.11) beni çıldırtırken, “AİHM’nin makul kuşku ölçütü ‘nesnel bir gözlemciyi, kişinin suçu işlediğine ikna edecek olguların ya da bilginin bulunması’. Burada önemli olan, bu olguların somut verilere dayandırılması”dır diye yazan Rıza Türmen bana öğretiyor. (Milliyet-21.02.2011) Domino etkisi adı verilen fırtına Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı kasıp kavururken söz konusu ülkeler hakkında zerre kadar bilgisi olmayan kişiler, örneğin Mısır konusunda etrafı velveleye verirken, Taha Akyol’un Mısır (Müslüman Kardeşler) hakkındaki analizine karşı çıkmaktan keyif alıyorum (Hürriyet-13.2.2011). Taha Akyol’u yanlışlarken “Acaba ben mi yanlış yapıyorum” diye şüpheye düşmek beynime kekremsi bir tat veriyor. Duruşu ile anlaşmam hiç mümkün olmayan Hüsnü Mahalli’nin (Akşam), bölgeyle ilgili derin bilgisi nedeni ile yazdıkları bana devamlı yeni bir bakış açısı kazandırıyor. * * * Aynı görüşte olmamız şart olmadığı gibi mümkün de değil. Ancak, tartışma adabında anlaşmayı becermek mümkün olmalı. Ama, son zamanlarda tartışma adabını bile tartışabileceğimizden emin olamıyorum. * * * Günlerdir, “Acaba Mısır’a demokrasi gelir mi” diye tartışıyoruz. Zaten yıllardır demokrasi kıskacında Hükümet’i ya yerden yere vuruyor ya da yere göğe sığdıramıyoruz. Ancak, artık aklıma takılan esas soru şu olmaya başladı: Basın olarak biz ne üretiyoruz, artık bunu tartışmak gerekmez mi? * * * Yıllar önce her şeyi satın alabileceğini zanneden bir arkadaşıma bir hayat kadını para karşılığı her şeyi yapmayacağını, zira raconu olduğunu söylemişti. Racon=Tarz, üslup, yol yordam. Devamlı el âleme racon kesiyoruz ama acaba, biz basın mensuplarının raconu var mı?