Eser Karakaş’a açık mektup

BUGÜNLERDE Aydın Doğan Grubu’na vurmak moda. Bunun çeşitli nedenleri var.

1) Recep Tayyip Erdoğan bu seçimlere Saadet fobisi ile giriyor. İşsizlik başına bela. Üstelik, bu kez kendi tarafında safları pekiştirecek zırva bir "laiklik elden gidiyor" tartışması veya yeni bir "27 Nisan muhtırası" saçmalığı yok.

İktidarda dahi mazlumu oynayan Erdoğan bu kez eziklik bahanesi bulamayınca "büyük medya"ya çatmayı seçim stratejisi haline getirdi. Bu durumda iaşesini "sahibinin sesi" olarak temin edenlere de Aydın Doğan medyasına çatmak düşüyor.

Üstelik, ne kadar çatarsan iaşe o kadar büyüyor!

Onlar tıpkı 28 Şubat paşaları gibi durumdan vazife çıkarıyorlar!

2) Ayrıca, tamtakır bilgi dağarcıkları, boş patates çuvalı gibi yerlere serilmiş fikir fukaralıklarına rağmen şöhreti yakalamaya çalışan bazı medya mensupları da Hürriyet’e, Milliyet’e ve Ertuğrul Özkök’e saldırmayı, şöhrete giden her yol mubahtır mantığı ile elzem görüyorlar. İkide bir soyunan artiz bozuntuları gibi arada bir baş gösteriyorlar.

* * *

Sevgili Eser Karakaş; sen bu iki gruba da ait değilsin, olmamalısın!

Sen bu ülkenin yetiştirdiği nadir değerdeki maliye uzmanlarındansın. "Prof. Dr." olarak alacağın daha büyük unvan yok. Sevgili eşin, Prof. Dr. Işıl Karakaş, AİHM yargıcı olarak sadece sana değil, arkadaşı olan herkese gurur kaynağı oluyor. İaşe açısından da bir sorunun olduğunu zannetmiyorum.

Sevgili Karakaş; sen neden Milliyet’e, Hürriyet’e çatarsın? (Star Gazetesi-15.03.09)

Zaten, sen de pek kendine yakıştırmamışsın ki, makalende uzun uzun Hürriyet ve Milliyet ile aranda bir mesele olmadığını vurguluyorsun.

Yazında Hüriyet ve Milliyet’in "Silopi’deki kuyuları" ısrarla görmediğini vurguluyorsun.

Ben "Silopi kuyuları" sözlerini her iki gazetenin arşivinde aradığımda 16.12.2008 tarihinden beri konu ile ilgili Hürriyet’te 12, Milliyet’te 6 habere rastladım.

Galiba bu rakam sana yeterli gelmemiş!

* * *

Ancak, ben esasen köşe yazarlarına da "Bu konuda neden yazmıyorsunuz?" diye çıkışmana içerledim.

Öncelikle, bir liberal olarak başka insanların hangi konularda yazmaları gerektiğine dair hüküm vermene çok şaşırdım. Ayrıca, başkaları adına konuşamam ama kendi adıma büyük haksızlık yaptığını da düşünüyorum.

28 Şubat’ı sorgulayan, Özel Harp Dairesi’nin illegal örgütlenmesini, faili meçhul cinayetleri anlatan "Hacı" adlı romanımın ilk yayın tarihi 2003!

Şimdilerde de köşemde JİTEM’i, Susurluk’u, faili meçhulleri, 28 Şubat’ı irdelemezse Ergenekon Davası’nın bir işe yaramayacağını yazan da benim.

28 Şubat döneminde 7 davada yargılandım!

Sana yakışmayan bir totalojiyi köşe yazarlarına uygulayınca ben çok kızdım.

* * *

Sevgili Eser; madem birbirimize yol gösterme hakkımız var, ben de sana sorayım.

1) Bir bilim adamı olarak "Darwin rezaletini" bir kuru satırla mı geçiştireceksin?

2) Bir AB taraftarı olarak "Sırtınızı AB’ye dönün, Ortadoğu’ya bakın!" diye dayatan ama senin mahallede, CIA ilişkilerine bile bakılmadan, Neo-Osmanlı’dan, Ortadoğu’da liderlikten bahsettiği için kutsanan zirzopa (George Friedman) bir iki söz söyleyecek misin?

3) Bir iktisatçı olarak ekonomik krizi seçim uğruna görmezden gelen Recep Tayyip Erdoğan’a hiç mi eleştirin yok? Aralık 2008 tarihi itibarıyla sayıları bir yılda 838 bin artan ve 3 milyon 274 bine ulaşan işsizler için derin analizlerin olacak mı?

Sevgili Eser Karakaş, Star yazarı olarak Sabah, Zaman, Yeni Şafak, Taraf yazarları ile Başbakan’la özel uçakta uçarken aklına bu sorular geldi mi?
Yazarın Tüm Yazıları