BUGÜNE dek Ermeni meselesi üzerine yazmadım. Konuyu uzmanları tartışsınlar istedim.
Ancak, Sabancı Üniversitesi ile İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği bir toplantıya katıldıktan ve bu toplantıda yapılan konuşmayı dinledikten sonra bu konuda iki yazı yazmaya karar verdim.
Dinlediğim konuşma; New York’ta yerleşik Yabancı İlişkiler Konseyi kıdemliüyesi ve Konsey’e bağlı Engelleyici Hareketler Merkezi Başkan Yardımcısı David L. Phillips’in Temmuz 2001-Nisan 2004 tarihleri arasında faaliyet gösteren Türk-Ermeni Uzlaşma Komisyonu Başkanı sıfatı ile Komisyon’un faaliyetleri ve ulaştığı bazı sonuçlar üzerine yaptığı konuşmadır.
David L. Phillips, Komisyon’un çalışmalarını içeren bir kitap yayınlamış. Kitabın adı: ‘Unsilencing The Past: Track Two Diplomacy and Turkish-Armenian Reconciliation’ - Geçmişin Sessizliğini Bozmak: Türk-Ermeni Uzlaşmasında 2. Yol Diplomasisi. Bay Philips konuşmasında bir anlamda kitabını özetledi.
Emin Mahir Balcıoğlu, Üstün Ergüder, Sadi Ergüvenç, Özdem Sanberk (sonradan ayrılmış), İlter Türkmen, Gündüz Aktan (sonradan ayrılmış), Şule Kut (sonradan katılmış) vb. gibi isimler Komisyon’un Türk tarafını oluşturan heyetin bazı üyeleri.
Komisyon’un‘soykırım iddialarını’ irdeleyen ve bağımsız hukuk müşavirlerine hazırlattığı hukuki mülahazaları pazartesi günü yayınlayacağım.
* * *
Bugün toplantıdan çıkardığım bazı sonuçları özetlemek istiyorum:
1) Adı ne olursa olsun; bir tarafta koskoca bir devletin (Osmanlı), diğer tarafta o devlete bağlı sade vatandaşların (Ermeniler) bulunduğu bir meselede, ağırlıklı ortalama olarak mağdurun güçsüz taraf olarak kabul edilmesi kaçınılmazdır.
2) Osmanlı’nın; Rusya ile işbirliği yapan Ermenilere karşı varlık mücadelesi verdiği tezi, en tutucu/kaba Türk tezini doğru kabul etsek dahi, en uçtaki 10.000 masum insanın öldüğü/öldürüldüğü gerçeğini ortadan kaldırmaz.
3) Ermeni Meselesi, illa ki çözümlenmek üzere Türkiye’nin önüne çoktan gelmiştir. ‘İşi tarihçilere bırakalım’ sözünün bir anlamı yoktur. Uluslararası güçler çözüm için giderek daha fazla diretmektedirler. Çözüm süreci 17 Aralık’ta AB’den müzakere tarihi alınması ile de, ister istemez, geri dönülmez bir yol ağzına gelmiştir.
4) Diasporadaki Ermeniler ve Türkiye’deki ‘istemezükçüler’ meselenin, tıpkı Kıbrıs’ta olduğu gibi, çözümlenmemesinden medet umaktadırlar. Ortada resmen bir ‘çözümsüzlük ekonomisi’ vardır. Birileri çözümsüzlükten geçim temin etmektedirler.
5) Ermenistan’daki Ermeniler büyük bir izolasyon içindedirler ve ekonomik açıdan çok büyük zorluklar çekmektediler. Ermenistan ekonomisinin kurtuluşu Batı’ya (Türkiye’ye) açılmaya dayanmaktadır.
6) Türkiye Cumhuriyeti büyük devlet tavrı takınmalı ve doğrudan bir çözüm beklemeden Ermenistan ile sınırını açmalıdır.
7) Ermenistan’a sınır illeri oluşturan Kars ve Iğdır da Türkiye’de büyük ekonomik zorluklar yaşayan illerimizdir. Bay Phillips’e göre, sınırın açılması yıllık 300 milyon dolarlık bir ticaret yaratacaktır. Bir katılımcıya göre, Kars ve Iğdır illerinin MHP yöneticileri de sınır ticaretinin açılmasından yanadırlar.
* * *
Türkiye Cumhuriyeti, karşı/diğer taraflar ne derse desin, öncelikle ‘Ermeni meselesi’ ile ‘Türkiye-Ermenistan ilişkilerini’ ayırt etmelidir! (Pazartesi devam edeceğim.)