AKP’nin erken seçim ihtimalini şiddetle reddetmesi, sadece eşyanın tabiatı gereğidir. Hatta, erken seçim talep eden muhalefetin de samimi olmadığı söylenebilir. Zira, benim erken seçimi ısrarla vurgulama nedenim, AKP’nin 2006 yılında daha çok yıpranmadan ve henüz muhalefetin iddiaları cılız iken seçime gitmesinin en çok kendisine yarayacağını düşünmemdir.
Kanımca iktidar 2006 yılında:
1) Evvel emirde Irak (İran, Suriye) bağlamında çok ama çok sıkışacak.
2) AB ve IMF önünde sosyal güvenlik, tarım reformu için zorlanacak, ayrıca AB önünde Güney Kıbrıs, limanlar, Ege, sular vb. konularında top çevirmek zorunda kalacak.
3) İşsizlik ve yoksulluğa yine yapısal çare bulamayacak.
4) 1999’dan beri ezilen tarım sektörünün gerçek sıkıntılarına yine panzehir olamayacak.
5) Recep Tayyip Erdoğan’ı 2007 yılında cumhurbaşkanı yapmak için azami gayret sarf edecek.
6) İkinci yarıda iktidara daha sert duygularla bakan yeni bir genelkurmay başkanı ile çalışmak zorunda kalacak.
* * *
Tüm bu sorunlar birlikte bir araya gelince, henüz muhalefet yeteri kadar hazırlık yapmadan erken seçim yapmak AKP’nin sadece menfaatinedir.
Aksine bir efelik yapılırsa; 2006 yılının çok özel şartları altında iktidar beter yıpranacak. Seçimi normal zamanında, 2007 Kasım’ında yapmak en çok muhalefetin işine gelecek. Hele hele 2006 Ağustos’undan sonra ülkede yeni bir genelkurmay başkanı ile "cumhurbaşkanı seçimi" gündeme düşünce ülke çok ama çok gerilecek ve AKP kendi etrafında şekillenmeye başlayan yeni ittifak karşısında daha da fazla yalnızlaşacak.
Bence AKP yöneticileri arasında "2006 yılı senaryoları" çerçevesinde rasyonel hesap yapanlar da, inatlaşanlar da var.
Bu konuda aklı en karışık insan olarak da ben Başbakan’ı görüyorum. O iki arada bir derede bir görünüm veriyor. Özünde pragmatik bir modeliteyle çalışan aklı bu kez konjonktürel zemin yoklaması yapma konusunda eksik kalıyor.
Onun için devamlı kendini teyit ettirmek zorunda kalan, bazı konularda (Kürt meselesi) ne dediği katiyen anlaşılmayan bir görünüm veriyor. O da bu çelişkili görünümün ruhen farkında olduğu için tepkileri de sert oluyor.
* * *
Özünde 2006 yılında ne yapacağını bizzat AKP’nin bilmemesi, şu anda etrafa saçılan kargaşayı körükleyen en önemli faktör. AKP, kendi kendisine bile, bir yandan "kalk erken seçime git", bir yandan da "otur oturduğun yerde" diyor.
Taban politikası ile tavan politikası arasında sıkışan hükümet son zamanlarda popülist bir yaklaşıma daha çok cevaz veriyor.
En güzel örnek de "içki yasağı"!
Tavanın (AB) talebi çerçevesinde yetkiler tabana (belediyeler) devrediliyor ama konjonktürü koklayan taban bu yetki devrini total bir "içki yasağı"na çevirerek aklı sıra kendi milli görüşçü tabanına göz kırpıyor. Merkez önce durumdan memnun kalıyor. Ancak, yine taban-tavan sıkışmasında bu kez tavan bastırınca, merkez bilmem kaçıncı defa çark ediyor.
Benzer çelişkili tavır "Orhan Pamuk davası"nda da yaşanıyor. Bir dönemin fikir suçlusu Recep Tayyip Erdoğan, şimdinin fikir suçlusu Orhan Pamuk’a sahip çık(a)mıyor!
* * *
2006 yılında erken seçim, AKP’nin içine düştüğü konjonktürde sadece aklın gereği!