HURŞİT Tolon’un tahliyesi ile ilgili olarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ile onu salıveren 12. Ağır Ceza Mahkemesi çelişkili karar verdiği için bu konuda son sözü Yargıtay söyleyecekmiş. Hukuk tekniği bilmem, hukukçularımız gereğini yapacaklardır.
Ancak Tolon’un salıverme kararı aynen şunları söylüyor.
"MİT Müsteşarlığı’nca 9 Mayıs 2008 ve 6 Kasım 2008’de İstanbul Başsavcılığı’na gönderilen yanıt yazısına göre, söz konusu belgenin 12 Temmuz 2007’de internette yayımlandığı, Aydınlık dergisinin 1 Nisan 2001, Aksiyon dergisinin 12 Mayıs 2001 tarihli sayıları ile Yeni Şafak gazetesinin 30 Nisan 2001, 1 Mayıs 2001 tarihli köşe yazılarında haber konusu yapıldığı, belgelerden konuya ilgi duyan çevreler, haber kuruluşları tarafından bilgi sahibi olunduğu, kamuca bilinen belgelerin fotokopisinin şüphelide bulunmasının, önceki kararımızdan farklı olarak tek başına suç örgütüne üye olduğuna dair delil niteliğinde bulunmadığı anlaşılmıştır."
Yargıtay bu belgeyi suç delili saysa dahi artık "delil"in kamucabilindiği ve basında yayınlandığı için alelade bir belge niteliğine dönüştüğü gerçeği, yukarıdaki alıntı yalanlanamadığı sürece değişmeyecektir.
Eğer Yargıtay bu belgeyi "delil" sayarsa yukarıda adı verilen gazetelerin ve dergilerin yine tarihleri sıralanan nüshalarını evlerinde bulunduranlar acele bu "suç belgelerini" imha etsinler. Ne olur, ne olmaz!
Ancak bu belgelerin yayınlandığı nüshaları kendi arşivinde mecburen saklayan gazete ve dergiler ne yapacaklar, onu bilemedim. Zira onlar da "suç delili" bulundurmak durumuna düşecekler.
Bundan böyle Ergenekon Davası’nda ortaya konan bütün belgeler illa ki sorgulanacaktır, bu gidişatı artık kimse değiştiremez.
* * *
Öte yanda "Anayasa Mahkemesi, telefon dinlemenin dayanağı olan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 135. maddesini esastan inceleme kararı alırken, Yargıtay’dan da mahkeme kararıyla telefon dinlemeyle ilgili kritik bir karar çıktı. Ergenekon davasında da tartışılan telefon dinleme konusunda Yargıtay 8. Ceza Dairesi, ’İçeriği maddi bulgularla desteklenemeyen telefon görüşmelerine dayalı iletişim kayıtları delil kabul edilemez’ hükmüne vardı." (Hürriyet - 10.02.09)
Eğer bu karar Anayasa Mahkemesi tarafından da desteklenirse bundan böyle telefon görüşmelerinin de delil sayılabilmesi için içeriğinin diğer maddi bulgurlarla desteklenmesi gerekecek.
İçeriden bilgi almakla maruf basın bugüne dek Ergenekon ile ilgili iddiaları büyük oranda yukarıda bahsi geçen türde "belge" ve "telefon dinleme" kayıtlarına dayandırdı.
Şimdi ise yukarıda zikredilen iki karar Ergenekon Davası’nın dibine dinamit yerleştirdi, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi’nin alacağı kararlar hayati önem kazandı.
* * *
Hukuken hiçbir anlamı olmadığını vurgulayarak dava ile ilgili bir kanaatimi tekrar edeyim. Ben davada yer alan JİTEM, Susurluk, 28 Şubat ile ilgili bazı sanıkların suçlu olduğunu düşünüyorum. Ülke bu dava ile bağırsaklarını temizleme şansını yakaladı. Ancak, yine biliyorum ki dava sanıklar açısından çok sulandırıldı. Demokrasiden nasibini almamış, hatta hükümete muhalif çok sayıda insan dava ile irtibatlandırıldı.
Şimdi ise ortaya hukuk açısında bazı teknik hatalar çıkıyor. Yukarıda ele aldığım meseleler Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi tarafından onaylanırsa davanın omurgası çatırdayacak.
Dava maddi geçerliliği olmayan sarsakça toparlanmış "delillere" dayanır bir hale gelecek ki, bu da hukukun çöküşü olur!