HER yıl yaz başında Konrad Adenauer Vakfı ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, "Türk-Alman Gazetecilik Semineri" adı altında Türk ve Alman gazetecileri bir araya getiriyor. 4-5 Haziran’da 23’üncüsü yapılan seminerin bu yılki konusu "Tarihi Miras ve Güncel Beklentiler Arasındaki Türkiye" idi.
Benim bu yıl 3. defa katıldığım seminer, her yıl olduğu gibi, Türk dış politikası ve Türkiye’nin olası AB üyeliği etrafında odaklandı.
* * *
Bu yıl seminerde edindiğim intibaları 4 kategoride ifade edebilirim. Bu intibalar tarafıma aittir ve seminere katılan diğer kişileri bağlamaz:
1) Türkiye’nin olası AB üyesi olacağına dair inanç her iki tarafta da (Türk ve Alman gazeteciler) her yıl azalıyor. Bu yıl umutsuzluk dibe vurdu.
2) Ahmet Davutoğlu’nun AB üyeliği için özel gayret sarf edeceğine dair yine büyük çoğunluk ümitsizlik ifade etti. Bir kişinin açık heyecanı dışında hemen herkes onun Dışişleri Bakanı olması karşısında özel bir heyecan duymuyor. Gazeteciler, Davutoğlu’nun ideolojik ve Ortadoğu merkezli dış politika izleyeceğini düşünüyor.
3) AKP’nin, AB üyeliği isteyen Türkiye’nin tek partisi olduğuna dair geçen yıllarda yabancı gazeteciler tarafından ifade edilen saptama büyük çapta yitirilmiş.
AKP artık ağırlıklı olarak din (İslam) referanslı bir parti olarak görülüyor.
4) Recep Tayyip Erdoğan büyük çapta irtifa kaybetmiş. Bir ara Batı’da dünyaya büyük katkı yapacağına dair beklentiler yaratan Erdoğan artık i) güvenilmez, ii) özdenetimi zayıf, iii) sinirleri çabuk yıpranan, iv)kendisini Ortadoğu’nun (özellikle HAMAS) Avrupa’da temsilcisi olarak gören, v) bir yanıp bir sönen bir insan olarak görülüyor. Geçen yıllar ortalıkta gezen Erdoğansever gazeteciler artık yok olmuşlar.
Ben diğer üç saptamamın ana motoru olarak gördüğüm "Erdoğan’ın irtifa kaybediş" serüveni üzerinde duracağım.
Erdoğan’ın geçen kış Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı’nı azarlaması, özellikle İsrail halkı için "Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz" sözlerini sarf etmesi Batı’da çok yadırganmış ve ayıplanmış.
Sonradan çark ederek "Ben esasında bu sözleri moderatöre söyledim" demesi ise gülümsemeyle karşılanıyor.
Erdoğan esasen imajını "Rasmussen çıkışı" ile yitirmiş. Bu çıkışı netice alması imkánsız, dolayısıyla hesapsız ama en önemlisi "Erdoğan’ın esas yüzünü gösteren" bir tavır olarak görüyorlar.
Genel kanı, bu çıkış Erdoğan’ın esasen Ortadoğu merkezli düşündüğünü ortaya koymuş.
Sözüm ona kopardığı tavizler ise gerçekleşmesi hemen hemen imkánsız talepler olarak adlandırılıyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Medeniyetler İttifakı’nın eşbaşkanı olması ise olsa olsa diğer eşbaşkanın memleketi İspanya’ya heyecan verir, diyorlar.
* * *
Recep Tayyip Erdoğan, 2004’ten beri taşımaya çalıştığı "değişim" rüzgárını artık yitirmiş.
AB’yi samimi olarak istediğine dair inandırıcılığı oldukça yıpranmış.
Daha beteri, kişilik olarak büyük güven erozyonu yaşıyor.
Hele hele sert çıkışlarından sonra hemen ardından taviz vermesi, kişiliği hakkında da tartışmalar yaratıyor.
* * *
Anlaşılan, AB’de artık büyük heyecan veren bir Erdoğan yok.
Ahmet Davutoğlu’nu Batı’da çok zorlu bir görev bekliyor.