ŞİMDİ hükümete dört koldan saldıracaklar. Kıbrıs’ı satmakla, AB’den hiçbir şey almadan bir kez daha taviz vermekle, hatta ‘vatana ihanet etmekle’ suçlayacaklar.
Üzerine beter gelecekler. Etrafında geniş bir muhalefet çemberi örecekler.
Ancak, hükümet büyük bir cesaret ve özveri ile protokolü imzaladı.
Hükümetin, yaşayacağı tüm sıkıntıları göze alarak Türkiye’nin doğru rotasında ilerlemesi için attığı bu imza çok önemlidir. Kutlarım.
* * *
Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti, AB’den müzakere tarihi aldığı 17 Aralık’tan beri büyük oranda yalpalıyor.
Tabandan gelen talepler ile tavandan gelen baskılar arasında ‘bir adım ileri, bir adım geri politika’sıyla hiçbir şey yapmadan olduğu yerde çırpınıp duruyor.
Hükümetin bir türlü içinden çıkamadığı ve ne olduğu katiyen anlaşılmayan ‘Irak-Ortadoğu politikası’, Türkiye’nin başına PKK belasını tekrar sarıyor.
Alternatifsizlikten medet uman Başbakan Erdoğan, kendini esas zorlayacak muhalefetin bizzat kendi partisi içinde geliştiğinin pekálá farkında.
İlk seçimlerde hükümeti en fazla hırpalayacak konunun ise köylüyü isyan ettiren tarım politikaları olduğunu görmemek için sadece kör olmak gerekiyor.
* * *
Kendi tabanını da kuşatan ulusalcı/milliyetçi rüzgárın etkisiyle ‘ek protokol imzasını’ 3 Ekim’e dek sallayıp sallamayacağı tartışılırken atılan bu imza Türkiye’yi de, hükümeti de tüm zorluklarına rağmen doğru yörüngesinde tutacak bir harekettir.
Son dönemde görülen içe kapanma rüyaları, hükümetin yalpalamasından da faydalanarak, Türkiye’yi 21. yüzyıldan koparmak için büyük hayaller kuruyordu.
Karşılarında 17 Aralık iradesinden sapan bir hükümet gördükçe, Türkiye’nin ilerlememesi için kambura yatanlar, ipi iyiden iyiye ele almışlardı.
Artık beter azacaklar! Hatta kıyamet koparacaklar!
Ancak, bu imzayla hükümet atı aldı ve Üsküdar’ı geçti. Ardından kopacak toz duman, sadece ‘mağlup olduğunu fark edenlerin psikolojik travmalarının’ dışa yansıması olacaktır.
* * *
Şimdi ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ tanındı mı, tanınmadı mı münakaşaları alıp başını gidecek. Hakikaten de tarih öyle bir olgu yarattı ki, ‘Güney Kıbrıs’ın tanınıp tanınmadığı’ sorusuna herhangi bir kitabın doğrudan cevap vermesi mümkün değil.
Ancak, ulaşılan noktanın en fazla Tasos Papadopulos ile Kostas Karamanlis’i rahatsız ettiğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Hükümet bu iki kanadın elinden son ve en ciddi kozlarını aldı!
Artık, ellerinde AB önüne koyacakları somut bir bahane kalmadı.
Onlar da, Güney Kıbrıs için ‘Bak işte tanıdı, tanıdı!’ diye haykıracak, iç muhalefetin yanında ‘Bak işte tanımadı, tanımadı!’ diye bağrışacaklar.
Diğer yönde bu imzanın Angela Merkel ve Nicolas Sarkozy gibi Türkiye muhaliflerine de darbe indirdiğinden kimsenin şüphesi olmasın. Zira, onlar da artık ‘devamlılık’ geleneği çerçevesinde 3 Ekim’e dek pek ses çıkaramayacaklar. Devlet idaresini devraldıklarında da tabana değil, ülkelerinin genel çıkarlarına bakacaklar ve Avrupa’nın Türkiye’ye ne kadar ihtiyaç duyduğunu daha net görecekler.
* * *
Hükümet, çok dikenli bir yolda ancak ülkeyi doğru hedefe bir kez daha çeviren tarihi bir imza attı.