Paylaş
Toplam 10 saat 43 dakika süren ve 5 DVD’den oluşan yapımın fırsat bulduğum anda başına geçiyorum. Ders çalışmak yerine gizli gizli internette gezinen lise öğrencileri gibi çalışma odamda fırsatını bulduğum anda “Planet Earth”ü izlemeye başlıyorum.
Dizinin kapağına konan tanıtımda “Dünyayı hiç bu şekilde görmediniz” mealli bir cümle var. Şahsım adına söyleyeyim, dünyayı hiç bu şekilde görmemiştim.
Dünyanın bu kadar şahane bir yapı olduğunu bilmiyordum. Kutuplardan Amazon ormanlarına, Peru’dan Moğolistan’a seyahat ederken belgeseli çekenlere duyduğum hayranlık ve saygı devamlı artıyor.
Belgesellerin esasında birer sanat eseri olabileceklerini yeni öğreniyorum.
* * *
Belgeselin içinde kaybolup, kâh Pasifik Okyanusu’nun dibinde, kâh Himalayalar’ın tepesinde dolaşırken, ister istemez, aklım karışıyor.
Gözümün önünde muhteşem görüntüler, ama daha ötesi muhteşem bir devinim akıp duruyor. Kuşlar her yıl binlerce kilometre seyahat ederek hep aynı mevsimde aynı yerde konaklıyorlar. Binlerce penguen yine binlerce penguen arasında 6 aydır görüşmedikleri eşlerini anında tanıyorlar. Yunuslar basbayağı konuşuyorlar. Gözleri olmayan yaratıklar hiçbir yere çarpmadan, “düşmanın” geldiği anı bile bilerek dolaşıp duruyorlar.
Kendimi düşünce sistematiğim ve inançlarımdan arındırmaya çalışarak birkaç gündür boğuştuğum sorular şunlar:
Gördüğüm muhteşem devinim bir aşkın aklın projesi mi, yoksa her şey bir tesadüfle mi başladı?
Muhakkak ki, güçlü yaşamını sürdürmeye devam ediyor ama tabiattaki muhteşem devinim değişimi de içeriyor mu, yoksa her şey esasında sadece kendini tekrar mı ediyor?
Daha ötesi, aşkın akıl her şeyi var ettikten sonra bir kenarda doğal değişimi (güçlünün ayakta kalması) sadece seyrediyor olabilir mi?
* * *
Bu sorulara isteyen istediği cevabı verebilir. Benim aklım “muhteşem tesadüf”e yatmıyor. Bana “aşkın aklın projesi” kavramı çok daha yakın geliyor.
Ancak, aşkın aklın her şeye karıştığını da zannetmiyorum.
Evet, ortada ben-i âdemin aklını durduran bir düzen var. Bu muhteşem düzeni muhteşem bir denge, daha doğrusu milyarlarca ve her biri içi içe geçmiş saatler gibi tıkır tıkır işleyen dengeler kuruyor ve koruyor.
Örneğin, kutbun belirli bir noktasında her yıl doğan penguen yavrularının yarısı muhakkak ilk kışta ölüyorlar. Ölü penguenlerin etleri diğer hayvanlara besin kaynağı olarak, onların yaşamı devam ettirmelerini sağladığı gibi, penguenlerin gereğinden fazla çoğalarak tabiattaki uyumu bozmalarına da engel olunuyor.
Her iki yavru penguenden birisi ilk yılda ölümü tadacaktır!
Bu basit denge dünyada var olan milyarlarca dengeden biridir. Bu denge ölçülebildiği için beher yıl kaç adet penguenin öleceği önden bilinebilmektedir.
İşte muhteşem bir düzen!
Ancak! Her iki penguenden hangi penguenin öleceği ise bilin(e)miyor!
Belki, sert tabiat koşullarına güçlü olan direnecektir.
Ancak, saldıran vahşi hayvanlar (örnek tilki) penguen sürüsüne daldığında pençesine hangi yavru penguenin takılacağı belli değildir. Tesadüf, şanssızlık, yanlış yerde durmak, ayağının kaçarken bir yere takılması vb., vb. öleni belirleyecektir.
Bu bilinmezlik ise bir kaostur.
* * *
Tabiat, aşkın aklın tasarladığı muhteşem bir düzen ile aşkın aklın hiç karışmadığı kaosun sonsuz dansı olabilir mi?
Paylaş