PAZARTESİ günküyazımda 1. dönemini aratacağına inandığım 2. dönemine giren Bush yönetiminin iki zaafından bahsetmeye başladım.
Özetle dedim ki:
‘...AB ülkelerinin savunma bütçelerinin toplamından yüksek bir savunma bütçesi ile savaşa girişen, bu savaş uğruna AB ülkelerinin toplam milli gelirlerinin 5-6 katı bir bütçe açığına göğüs geren, dünyanın en yüksek savaş teknolojisine sahip ABD’nin, önünde baş edemediği iki ana sorunu var:
1) ABD askerinin yüz yüze çatışmalarda çapsızlığı ve
2) Doların Euro karşısında önlenemezdeğer kaybı...’
* * *
Pazartesi günü ABD ordusunun en büyük zaafının ‘insan sermayesi’ olduğunu yazdım, paralı askerin psikolojik ve eğitim eksikliğine dayanançapsızlığını vurguladım.
Bugün ikinci soruna eğileceğim:
Clinton, yönetimi 2000 yılında Bush’a devrederken ABD bütçesinin 10 yıl, hatta 20 yıl fazla verebileceği öngörülüyordu.
Demokratlar fazlayı eğitim ve sağlık gibi insana yönelik yatırımlarda kullanmayı önerirken, Cumhuriyetçiler ‘vergi iadesi’nden bahis açıyorlardı.
Vergi iadeleri, yeni yatırım ve ilave istihdam olarak ekonomiye geri dönecekti.
Dönem, aynı zamanda Euro’nuntutup tutmayacağının tartışıldığı, AB’nin Euro’yu dolar karşısında ayakta tutmak için özel çaba harcadığı dönemdi.
Cumhuriyetçilerin ekonomi anlayışına önderlik eden isimlerden biri olan Milton Friedman, o tarihlerde Euro’nun AB ekonomilerini mahvedeceğini, er geç Euro’nun çökeceğini öngörüyordu!
* * *
Seçimi Cumhuriyetçiler kazandı. Önemle zenginlerden alınan vergiler iade edildi. Ama, ABD büyük depresyondan (1929) beri işsizliğin sürekli arttığı en uzun döneme girdi.
Seçimlere girildiğinde, ABD ekonomik açıdan en zor dönemlerinden birisinin içinde idi.
Öte yanda, Bush döneminde Washington gelirlerini azalttığı gibi Irak Savaşı ile birlikte harcamalarını kat be kat artırdı. Bütçesi şu anda 657 milyar dolar açık veriyor. Söyledim, bu rakam AB ülkelerinin toplam gelirinden 5-6 misli fazla.
* * *
Doların dünyaya tek başına egemen olduğu dönemde, dolar basma hakkını/senyorajını elinde tutan ABD, dünyadan kapasitesinin üzerinde mal ve hizmet çekebiliyordu. Açık adetasadece muhasebe kayıtları için önemli idi.
Ancak, son üç yılda dolar, Euro karşısında eridi, yarı yarıya değer kaybetti.
Erime daha da devam edecek.
Zaten, Irak Savaşı’nın nedenlerinden birisi de petrol üreten bazı ülkelerin Euro karşılığı petrol satmaya niyetlenmeleridir.
Artık, ABD dünyadan serbest piyasa koşulları içinde istediği gibi mal çekemeyecek. Euro’nun değeri yükseldikçe, Euro ile ticaret daha da artacak. ABD, ekonomisini ayağa kaldırmadan Euro ile baş edemeyecek.
Örneğin, artık Türkiye’nin dış ticaret açığı ile ABD’nin dış ticaret açığı nitelik açıdan benzeşmeye başladı. ABD’nin ekonomik hegemonyası büyük darbe yiyor.
Saldırganlığının artmasının bir nedeni de bu yeni çaresizliği!