HANGİ geçmişten, hangi gelenekten, hangi siyasi görüş, hatta hangi dini inanıştan gelirse gelsin Türk insanının devlet anlayışı ‘cukka’ kavramı üzerine kuruludur.
Bu argo kelime ‘beleş / hak edilmemiş / kazanılmamış para’ anlamına gelir. Cukka kelimesini ben sıkça kullanırım. Zira, Türk insanının devlet-vatandaş ilişkisini en doğru bu kelime ifade eder.
Millete göre, zaman zaman dayağını yediği devlet, adı üzerinde bir ‘baba’ olarak kendisine bakmak zorundadır.
Türk insanına göre, devletin asli görevi bir türlü vatandaş seviyesine ulaşamamış / büyümemiş millete aş-iş bulmaktır.
Devlet illa ki, Türk insanının karnını doyurmak zorundadır!
* * *
Bunun içindir ki; 35 yaşında emekli olanlar, TÜPRAŞ'ta piyasa koşullarının üzerinde maaş alanlar, ekonomik ömrünü çoktan yitirmiş SEKA'da direnenler; bir işe yaramasalar dahi, devletin kendilerini bakmak zorunda olduğunu düşünürler. Uyduruk bahanelerle devlete ‘Bana ne! bana ne! Sen bana bakmak zorundasın!’ diyerek kafa tutarlar.
Kafa tutmak işe de yarar ve devlet sonunda SEKA'yı Belediye'ye devreder:
- Bana IMF engel oluyor, al biraz da vatandaşa sen bak!
2001 yılında yaşanan ekonomik kriz sırasında özel sektörde 1.5 milyon insan işini kaybetmiş, bu ülkenin en kaliteli insan sermeyesini oluşturan 50 bin bankacı ortada kalmıştır ama şükür devlet önemli bir zayiat vermemiştir!
* * *
Vatandaş devletin sırtından geçinmek için sadece sahte istihdam talep etmez, fırsatını bulduğu hemen her ortamda devleti sövüşler.
Elektrikten çalar, sudan çalar, araziden çalar, yapı izninden çalar, velhasıl gücünün yettiği her alanda devletin senyoraj hakkını kendine yontmaya bayılır.
Bununla övünür de. Zekasının pırıltısını göstermek amacıyla devlet soyma cinliği üzerine hikayeler anlatır.
Necip Türk milleti devleti soyarken birbirini soyduğunu hiç bilmez, bilse de iplemez!
Millet devleti, ancak yakalanınca vergi ödenen; özünde ise canı çektiği kadar para basan-refah yaratan bir Noel Baba zanneder.
* * *
Herkesin devleti soyduğu bir ortamda büyükler de büyük çalar!
Türkiye'de iktidar el değiştirse de değişmeyen bir üçgen var:
İşadamı-siyasetçi-bürokrat üçgeni!
Hep yazdım, galiba yazmaya devam da edeceğim.
Bu üçlü Türkiye gibi ülkelere ait bir ekonomi türü yaratmışlardır:
Zina ekonomisi!
İşadamı ile siyasetçi bir odada halvet olurlar, bürokrat kapıda erkete durur!
Bugüne dek değişen hükümetler belki çok şey değiştirdiler ama değişmeyen tek düzen zina ekonomisi oldu.
Herkes kendi yandaşını besledi!
ANAP, DYP, MHP, DSP, Refah hep ama hep devleti soyma gayreti yüzünden yok oldular.
Şimdi AKP'de de görüyorum ki:
‘Sana bana olan ona da oluyor/ AKP kendi cukkası altında kayboluyor!’
Sayın Başbakan, devletin harcama birimlerini dikkatli denetleyiniz!