Devlet mafyaya nasıl teslim oldu?

YAŞANAN Çakıcı-Yargıtay-MİT sarmalına derin bir bakış açısını 26.08.2004 günü Radikal’de yayınladığı ‘Güç aleni, kaynak karanlık’ başlıklı makalesi ile Avni Özgürel getirdi.

İşin iç yüzüne en yakın yaklaşım olarak dikkatimi çeken bu önemli makaleyi daha geniş kitlelere ulaştırmak amacı ile ben de özetliyorum.

* * *

‘...Tabloyu 12 Eylül’ün kuvvet komutanları, Turgut Özal, Eşref Bitlis, Mehmet Ağar ve Hiram Abas değiştirdi. Komutanlar ASALA’nın yok edilmesini, PKK’nın ezilmesini istiyorlardı; CIA’nın Güney Amerika’da gerçekleştirdiği operasyonlara ilişkin bilgileri okudukça heyecanlanan Özal da İsrail’in ’vuruş kabiliyetine’ imrenen jandarma, emniyet ve MİT kadrosunun önünü açtı...

* * *

...İhtilal öncesi dönemin Ülkü Ocakları Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’yla röportaj yapmıştım. Sıkıntılı bir şekilde, ‘İçimiz ajan kaynıyor’ demişti... Şu kadarını söyleyeyim, 12 Eylül’de ülkücü kadroların suçlandığı büyük eylemler ne Ülkü Ocakları’nın ne de MHP’nin iradesiyle gerçekleşti... Yedi TİP’linin katledilmesi, Abdi İpekçi suikastı ve diğerleri. Dönemi yaşayan ve araştıranlar MHP ve Ülkü Ocakları’nın sadece ’fatura adresi’ olarak seçildiğini, oradan devşirilmiş çekirdek bir kadronun gözünde ne Türkeş’in saygınlığının ne de Ülkü Ocakları’nın bir önemi olmadığını bilir...

* * *

...Düğümü ihtilal çözdü açıkçası. Darbeciler o zamana kadar adları oyunun afişinde yazılı olmakla birlikte sahneye çıkmayan MHP ve Ülkü Ocakları’nı tümüyle devre dışı bıraktılar. Ellerinde bulunan ’devşirilmiş’ ve kendilerinin ’MHP ve Ülkü Ocakları gibi işlevi sınırlı alt düzey kuruluşlar yerine devletin gücüyle donatıldıklarına inandırılmış’ gençlerin varlığı káfiydi. Abdullah Çatlı, Alaattin Çakıcı ve daha birkaç kişilik ’çekirdek’ yani...

* * *

...Bu noktada oyunun uluslararası boyutunun anlaşılması için parantez açıp ihtilalin Türk-İsrail ilişkileri açısından da dönüm noktası olduğunu vurgulamamız gerek...Tel Aviv...o senenin (1982) haziranında Türkiye’ye resmi bir bilgi notu gönderdi... İsrail’in Lübnan’a yönelik yeni bir askeri harekátıyla ilgiliydi not. Ancak Türkiye açısından bunun önemi, Tel Aviv’in ‘Beyrut’un doğusundaki Zahle kentinde ASALA ve JCGA (Ermeni Soykırım Adalet Komandoları) kamplarına yönelik operasyonuna istedikleri takdirde Türk güvenlik mensuplarının katılabileceklerinin’ ifade edilmesiydi... Bu işin...bir grup ülkücüye havale edilmesi, MİT’in Operasyon Dairesi Başkanı Hiram Abas’ın bulduğu formüldü...Alaattin Çakıcı’yla Abdullah Çatlı’nın aralarında bulunduğu 10 ülkücünün ’devletle dansı’ böyle başladı...

* * *

...Sonrası malum. Abdullah Çatlı da, Alaattin Çakıcı da devlet çarkı içindeki irtibatlarını güçlendirerek sürdürdüler.

...Bugün tabloya baktığımızda açıkça görünen şu: Alaattin Çakıcı elini nereye değse orayı yakıyor. Şimdi sormaz mısınız ’Bu adam ne’ diye? Buna ikna edici bir cevap verilmesi, bulunacak tatminkár izah devleti ne kadar sıkıntıya sokar bilemem. Ama devletin bu ’diyet borcu’yla daha uzun zaman sıkıntı çekeceğini ve onun vermesi muhtemel zarardan daha fazla yara alacağını biliyorum...’
Yazarın Tüm Yazıları